Ketumi: bugün bulutlar ne kadar pejmürde.
Azmi: bulutlara zahit kılıklı mı diyorsunuz?
k: hayır efendim. hali değil, dili pejmürde.
a: bulutları mı dinliyorsunuz?
k: :) -sapsarı bir smiley-
a: galiba şimdi de güneş açtı.
*
k: attım siyah pantoluma bir ütü izi. geldim ihtiyarlarla kalamış'ı söyledim. burada kendime ahbab bile edinmeye başladım.
*
k: ismail abiii
a: mejnun?
k: hop! nerelerdesin?
a: kendimdeyim. şiir yazıyordum. -y.d.i-
k: tam mevsimi.
a: dilimden dökülüverdi: geliniz "dağlara vuralım" ketuımi.
k: ne güzel olur efendim, sonbahar dağları.
a: kalamış dedeleri nasıllar?
k: iyidir. yaşlılık halindeler.
a: biz de bir nomero yok. her zaman ki avareliğimiz. siz de?
k: hala yerleşemedim evime.
a: biz kirlendik bile efendim. nevresimler kokmaya başladı.
*
a: rüyamda sizi gördüm. tam karşımda. spiker masaları gibi bir masanın üzerindesiniz. mütemadiyen konuşuyordunuz. her zaman ki hızlı, arasına girilmesi mümkün olmayan şekliyle. bendeniz de dinliyordum sizi. yüzünüze bakıyordum.
2012, ekim
4 yorum:
diyaloglar pek bi hoş,lakin muallaklık "örnek okuru" bile ampirik okur eylemekte :)
sıhhattesinizdir inşallah.
bu avare lakırdılar ne geziyor buralarda azizim :)
N;
konuştuğumuz kişinin adına ketumi deyiverdiğimizden olsa gerek.
inivermiş vadiye de ketumi;
vadi şenlensin diye. ıssız olmasın diye.
görün diye.
Yorum Gönder