Kitabın hazzı… Vardır. O hazza bir kez varan unutamaz hiç. Tolstoy’un “İnsan Ne ile Yaşar?” öyküsüydü. Bir öğleden sonra, derste okumuştu öğretmenimiz. Hristiyan lirizmi, Tolstoy ahlakçılığı, ışıltılı melek tasvirleri... 12 yaşında bir çocuk muhayyilesinin ilk kez tattığı o tinsel haz… Sırf bu kitap yüzünden yıllarca “en sevdiğin yazar kim?” sorusuna Tolstoy'u söylemiştim.
Kitaplar
Seçer Okurunu
Kitaplar da insanlar gibi. Vaktinde çıkıyorlar karşımıza. Ya da yıllarca baş ucumuzda, bilincimizin hazır olacağı zamana değin saklarlar kendini. Doğru zamanda karşımıza çıkan doğru insanlar gibi. Tıpkı onlar gibi vakti var bazı kitapları okumanın. İnsan kitabını bulur, kitap insanını bulur. Kelime, kavram, idrak kapasitemize göre yazar ve kitap seçeriz sadece. Yani aslında kitap, okurunu seçer. Bazen sadece vakti vardır, vesilesi vardır. “O kitap”la rastlaşmalar ne kadar güzelse kitap öneri listeleri o kadar eksik kalıyor bu yüzden.
Kitabın neliği geçen yüzyıllarca yeni değerler kazandı. Matbaanın icadına kadar kitaplara sahip olmak bilgiye sahip olmakla eşdeğerdi. Artık bilgiye, kitaba erişim o kadar kolay ki kitap istifçiliğinin koleksiyonerlikten farkı kalmadı. Az ve iyi kitabı çok iyi okuyan en iyisini yapıyor artık. Kitap konusunda telaşlı da tamahkar da olmamalı bu yüzden. Çünkü kitap insanı, insan kitabını arıyor zaten ve zihin hazır olduğunda çarpışıyorlar birbirine.
Kitap
Sosyolojisi
Albert Camus'nün “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız; o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın” sözünden cüretle, bir ülkenin zihniyetini anlamak için insanların hangi kitapları baş tacı ettiğine ve kitaba nasıl muamele ettiğine bakmalı. Bilgelik nişanı, moda aksesuarı gibi taşınıyor ellerde artık kitaplar. Neyse ki kitaplar kendini aksesuara indirgeyenlerden esirgiyor bilgeliğini. Kitaplarla sahici bir ilişki kuranlarla kuramayanlar arasındaki fark öylesine belirgin ki pozculuktan öteye gidemiyor böyle hareketler.
Okurluğun sosyolojik ve ideolojik boyutu da var. Örneğin Türkiye’de muhafazakâr entelektüellerin daha çeşitli kitaplar okuduğu rahatlıkla ileri sürülebilir. Muhafazakârların sol tandanslı birçok yayınevinden çıkan hatırı sayılır kitabı varken sol görüşlü entelektüellerde karşı cenahın kitaplarına bu alakanın onda biri yok. Bu sonucu çarçabuk “iyi kitapları onlar basıyorlar da ondan"a vardırmak mümkün ama vurgu burada değil. Muhafazakârlar, değerlerini muhafaza etmek adına mukayese yaparak çatışırken sekülerler elitist seçkinciliğini daha rafine hale getirmekle meşgul.
Okurluğun bir de gurmeliği var. Şehirleri kitapçılarıyla hatırlamak iyi fikirdir hep. Muhtelif zamanlarda gidişlerimin bir nişanesi olarak kitaplar alır, o kitapların o vakte rast gelişine sevinçler yüklerim hep. Kitap sevgisinin hikmet sevgisine terfi ettiği yerdir Sahaflar. Nitekim “Sahafların Şeyhi” Muzaffer Ozak “Sahaflık, ölenlerin kitaplarını alıp, ölecek olanlara satma sanatıdır” der. Kitapları satın aldığımızı zannederiz. Oysa yalnızca zilyetlik hakkı elde ederiz. Kitaplar mülk edinilemez. Yalnızca el değiştirir. Gerçekten değerli olan her şey gibi. Kitaplarla mülkiyet değil, aidiyet bağı kurulabilir bu yüzden.
Bir
Tutku Olarak Kitap
Nezaketen selam verilir, nezaketen sohbet edilir, nezaketen ziyaret yapılır. Ama nezaketen kitap alınmaz, verilmez. Zihni heyecanlandırmayan, merak ettirmeyen, tahrik edemeyen kitap kendini okutmaz, kitaplıkta yer işgal eder öylece. "Ünlü ve aktüel olmak da istemiyorum. Ama gene küçük bir kitap yazarsam; okuyana bir şey versin, içini dalgalandırsın, onu huzursuz etsin istiyorum." Tezer Özlü’nün bu sözü iyi kitabın niteliklerini ifşa ediyor. İyi bir eski bir kitap, vasat olan yenisini fikriyle, üslûbuyla yıkıp geçiyor. Gerçekten iyi bir metin tahrik etmeli zihni, tesir etmeli ruha. Yapamıyorsa neden yazılsın ki? İyi kitaplar okumak, yazmak hevesini kırıyor bu yüzden.
Bazı kitaplar tutku nöbeti geçirtir, onlarla sağlıklı ilişki kurulamaz hiç. İnsan ruhuna mektup gibi gelmiş kitaplara kitap muamelesi yapabilir mi hiç? Kalbin üzerinde saklanır, öpülür o kitaplar. Çünkü öyledir. Bir kitap ruhunuzu öperse onu iki kolunuzun arasında alır kalbinizin üzerine getirip kalbinizle mühürlersiniz. Üzerine el yazısı düşülemeyen, dokunulamayan, sarılamayan e-kitaplar yeterince sevilemeyecekler bu yüzden.
Okuyuşun
Saadeti
Bakış, okuyuşa benziyor bazen. Bir yüzü her şeyiyle seyretmek; o yüzün ruhuna dair bilinmeyenleri bakışın ritmiyle hece hece keşfetmek bir kitabı okumaya benziyor. Evet, anlamlı yüzleri seyretmek de okumaya dahil. Okuduğu kitaplar sirayet ediyor insana. Yalnız zihnine, ruhuna, kalbine değil. Yüzüne, mimiklerine, hâl diline. Yaşadıklarının yüzdeki gizli işaretleri gibi... Okuduğu kitaplar haline, yaşamına ve hatta saadetine yansıyor insanın.
Okuyuşun bu keşif bakışına başka bir katkıyı da Roy Boyne yapıyor. Boyne; Foucault ve Derrida'nın metinlerindeki derin sezdirimler için metnin dedektif gibi okunmasını söylüyor. Hayatın en iyi kitap olduğunu bilerek dedektif gibi okumalıyız onu da. Asla yüzeyde ve görünen anlamlarıyla yetinmeyerek. Cemil Meriç'in "Kitap zekâyı kibarlaştırır" sözünden ilhamla insan nitelikli okumalarla kazanılan zihinsel görgünün varlığını keşfediyor. Zekâ zarifleştikçe zihin derinliğe, incelik bilgisine, idrak gücüne ve sentez kabiliyetine sahip oluyor.
Okuyuşun zaman ve mekân etkisi de var. Mesela denize karşı kitap okumak, dalgaların ritmiyle... Virginia Woolf, bilinç akışı tekniğiyle yazdığı Dalgalar kitabını dalgaların ritmiyle düzenlemişti. Ve okuyuşların belki de en güzeli; geceleyin okumak. Gecenin saadeti başka nedir ki? Yarınsız, telaşsız, alarmsız... Mum, kandil ya da ateşin ritmiyle gece, sarı ışıkta, yatakta kitap okumak... Gözler öteki âleme kapanana değin.
O
Kitap
Descartes, Hakikatin Araştırılması & Dünya ya da Işık Üzerine Denemesi’nde bir sırrı fısıldıyor, hangi kitabı seçeceği bilgisini bilen, “Kendi Kitabını Arayan İnsan”a: "Arzu edilebilir bütün bilim kitaplarda olsa bile, onların ihtiva ettiği iyi yanlar o kadar çok lüzumsuz şeyle harmanlanmış ve yığınla koca cilde serpiştirilmiştir ki okumak için insan ömrünün imkan verdiğinden daha fazla zaman ve onlarda faydalı olan yanları teşhis etmek için ise bizzat bulabilmemiz için gerekenden daha fazla deha lazım."
İnsan neden okur bir kitabı? Yüksek bir retorik için? Bilgi çağının bilgili bireyi ya da ortamların aranan malumatfuruşu olmak için? Dizi izler gibi tek solukta okuduğu romanlar hazzı için? "Hakikat kuşunu avlamak" için? İçindeki keşif hazzını tatmin edebilmek için? Yoksa, sadece sevdiği için mi okur bir kitabı? Bilinmez… Sınırlı bir ömre tüm bir insanlık külliyatını sığdırmak imkansızsa; insan hakikati ya da kendi hakikatini, kendine lazım olan kitabı ya da ilmi nasıl seçecek peki? Bu sorunun peşine düşen ve tasnif yapan kaç kişi vardır bilinmez ama bahse en güzel katkılardan birini Calvino, Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu romanında yapıyor;
1. "Okumana gerek olmayan kitaplar,
2. Okunmaktan başka amaçlar için yazılmış
olan kitaplar,
3. Daha yazılmadan önce okunmuş kitaplar
sınıfına dahil olduğu için kapağını açmaya gerek olmadan okumuş olduğun
kitaplar,
4. Yaşayacak başka hayatların olsaydı
kesinlikle bunları da okurdun ama ne yazık ki ömrünün geri kalan günleri sayılı
olduğu için okuyamayacağın kitaplar,
5. Okumaya niyet ettiğin ama önce okuman
gereken başka kitaplar olmasaydı okumak isteyeceğin kitaplar,
6. Şu anda çok pahalı olduğu için yarı
fiyatına düşmesini bekleyeceğin kitaplar,
7. Cep baskılarının çıkmasını bekleyeceğin
kitaplar,
8. Birisinden ödünç almayı deneyeceğin
kitaplar,
9. Herkesin okumuş olduğu ve bu nedenle
senin de okumuş sayılabileceğin kitaplar,
10. Uzun zamandan beri okumayı düşündüğüm
kitaplar,
11. Uzun yıllardan beri arayıp bulamadığın
kitaplar,
12. Şu anda üzerinde çalıştığın konuyla
ilgili kitaplar,
13. Her olasılığa karşı elinin altında bulunmasını
arzuladığın kitaplar,
14. Belki bu yaz okumak için bir kenara
kaldırabileceğin kitaplar,
15. Kitaplığında öteki kitaplara eşlik etmesi
için gerek duyduğun kitaplar,
16. Sende beklenmedik ve çılgınca bir ilgi
uyandıran, üstelik buna bir gerekçe bulamadığın kitaplar,
17. Çok uzun zaman önce okunmuş olsa da şimdi
yeniden okunabilecek kitaplar,
18. Hep okumuş numarası yaptığın ama artık
gerçekten oturup okumanın zamanı gelmiş olan kitaplar."[1]
Sözü Geçen Çalışmalar
Calvino, I. (2017). Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları
3 yorum:
Sevgili Zeynep,
Tekrar tekrar okunası bir yazı kaleme almışsın. Emeğine yüreğine sağlık.🧿👏👏💐💐😊🤚
Dergiden okudum ben de yazını. Ellerine sağlık, yine harika..
Yıldız, Pelinpembesi;
çok teşekkür ediyorum. beğenmenize sevindim :)
Yorum Gönder