Eylül 28, 2011

Ali Şeriati / "biz yoklukta uçan hayali kuşlarız"

***
bazen tuhaf bir hastalığa yakalandığımı hissediyorum. psikologum bana "derdi yüceltme" hastalığına yakalandığımı söylüyordu. mazoşizmin bir türü.
...

bu aciz, dertli ve seyirci insana sadece bir şey ilgi duymaktadır.
isyan, başkaldırı!

isyan! evet, senin reçetede yazıp, rahat etmek, sinirlenmemek, insanlarla ve zamanla uyuşmak, diğer insanlar gibi mutlu olmak, dertsiz ve belasız yaşamak için uzağa atmamı söylediğin şey.

mektubunu okuyunca aniden kalbimden şöyle geçti,
Allah'ım bu dünyada ben ne kadar yalnızım!

ben gözlerimle görüyorum ki varlığımın tek delili isyandır. Descartes'in düşündüğünün tam tersine, düşünmenin varlığın delili olmadığını anlıyorum.
hissetmek de varlığın delili değildir, var ama çok zayıf, boş ve değersiz bir derecede.
Camus doğru söylüyor, "isyan diyorum o halde varım."
ben dalgayım. Filozof İkbal'in "eğer gidiyorsam varım, gitmiyorsam yoğum." 

bir gece uykudan uyandım, adeta gaybi bir mesaj bu sözü kalbime vahyetti.
"biz yoklukta uçan hayali kuşlarız."

manasını uzun bir süre sonra anladım, ruhunu şimdi hissediyorum.
o halde biz neyiz?
hiçbir şey.
yoklukta bir hayal.
***

Yalnızlık Sözleri, 47. Bölüm'den

Ali Şeriati / "seni çok iyi tanıyorum"

***
Tanrım! ben seni çok iyi tanıyorum,
Sokrat'tan daha iyi,
Aristo'dan daha iyi,
Pascal'dan daha akıllıca,
Şems'den daha bilgece,
İbn-i Sina'dan daha aşıkane,
Mesih'ten daha hekimce...
***

Yalnızlık Sözleri I
(syf: 341)

Eylül 25, 2011

Yalnızlık Sözleri, syf: 134

"çalışma odam küçük ama dolu bir dünyaydı. küçük ama benim odamdı.
sadece benim oturduğum, benim sultan olduğum ve benim hükmettiğim, benden başka hiçkimsenin giremediği bir dünya.

benim için yaratılmayan bu büyük dünyada,
kendim için yarattığım küçük bir dünya."

Ali Şeriati / "yeryüzündeki hiç kimse masamın üzerindeki bu muma nasıl baktığımı bilemez."

Mumu çok seviyorum.
Mumu diğer tüm ışıklardan daha çok seviyorum.

Alevini daha çok seviyorum, ince boynunu diğer tüm güzel boylardan daha çok seviyorum. Mum ışığını elimle istediğim şekle sokabiliyorum. Mumun ateşten dilini,  diğer etten, çirkin, soğuk ve kötü kokan ağızlardaki dilden daha çok seviyorum.

Mukaddes ve ruhani ışığı bana sürekli velilerin, nebilerin ve meleklerin yüzünü hatırlatıyor. Yıllardır en latif ve güzel yüzleri dert, hal, anlama, duygu, irfan, şiir ve aşkı kelebekler gibi etrafına toplayıp uçurmakta olan mumun nazlı ve gizemli ışığını seviyorum.

Mumun yanışını, erimesini ve gözyaşlarını seviyorum.

Bana göre mum Allah’ın sırrıdır, dua sırrıdır, takva sembolüdür, gönüllerin güzel aşklarının ve Allah aşklarının güzel aşklarının hatırasıdır. Bana göre mum, şairlerin en güzel, en latif nağmeleri ve çırpınışlarıdır. Ben onun ışığında şairlerin en değerli ve iyi şairlerinin yüzünü görüyorum. Adeta hepsi mumun etrafında toplanmış, konuşuyorlar. Bana göre mum hayalci zamanın unutulmuş gecelerini hatırlatmaktadır.  

Mum bir anlamda ben demektir.

Oturdum ve mum ışığının güzel cilvesine gözlerimi diktim.
Yeryüzündeki hiç kimse masamın üzerindeki bu muma nasıl baktığımı bilemez.

Bu mum benden başkası mıdır? İşi nedir? Yanmak, alevlenmek, ağlamak, erimek, konuşmamak, durmak, yok olmak…
…geceleri uyumamak,  gündüzlerden korkmak, her an eksilmek, gözyaşı tırnağıyla varlığını tırmalamak, damla damla erimek…

Ah! Benimle mum arasında ne büyük bir benzerlik var.
Mum ben değil miyim?
Kendini soyutlamak işte budur.

Yalnızlık Sözleri I
(Syf: 135-137)

Eylül 22, 2011

Ali Şeriati / "aşk yeni bir şey değildi."

aşk yeni bir şey değildi.
herkes hayatında aşkı tatmıştır.

elbette yüksek ve alçak düzeylerde,
çirkin veya güzel tecellilerde,
yüce veya aşağı,
küçük veya büyük, hatta çeşitli cinslerden.

ama hiçbir aşk kendinde boğulan,
dertleriyle boğuşan beni
bu kadar cezp etmedi.

hissettiğim, ihtiyaç duyduğum ve susadığım
aşk değildir.
asla aşksız kalmadım,
ama asla aşık olmadım.

kendimi sürekli aşktan üstün gördüm.
kendimi böyle duygulardan uzak gördüm.

Yalnızlık Sözleri'nden

Ali Şeriati / Ahiret Algısına Göre Üç Tür İnsan

bir grup insan cenneti istiyor,
bunlar tamahkar ve menfaatçi kimselerdir.

diğer bir grup cehennem korkusu taşıyor,
bunlar aciz ve korkaktırlar.

bir grup insan ise cennet arzusu ve cehennem korkusu taşımaksızın,
aşk beslemek ister.
bunlar hür olanlardır.
aşk hürleri.

Yalnızlık Sözleri'nden

Eylül 21, 2011

Sinead O'Connor / Nothing Compares to You

LA Anarchism

Onlar
La ilahe illalah'ın ne anlama geldiğini
çok iyi biliyorlardı.
bunun manasının Allah'ın hukukunu gasp edenlere isyan etmek olduğunu
yeryüzü kaynaklı tüm beşeri sistemlere karşı çıkmak olduğunu
çok iyi biliyorlardı.

Seyyid Kutup / Tevhid Daveti

İsmet Özel / Şivekar'ın Yolculuğudur

eskiler aramaz, iz sürerdi.
bilirlerdi Evet'le Hayır arasına Belki
sokulduğunda
felaket gelir.
noksanı fark ederlerdi, çünkü bütünden
nelerin koptuğu besbelli.
dağılmak eskilerin dilinde
ufalanmak anlamına gelirdi.
iz sürerlerdi irileşmek, ulaşmak, toparlanmak için
biz yeniler bir an önce dağılsak bari deriz
korkarız kaybolmaktan çokluk içinde.

Bir Yusuf Masalı, Üçüncü Bab

İsmet Özel / Şivekar'ın Çıktığıdır

...
gezmeye çıkmıştı ikindileyin
evlerinin az ilerisindeki koruda
gençkızlar bunu yapar
her gençkız ruhta birikmiş sözlerin
sürgüsü açılsın diye
hep gezintiye çıkar.
kıştı mevsim. toprakta kar.
çok tutumlu bir söyleşi gibi berraktı çamların yeşili.

Bir Yusuf Masalı, Birinci Bab

Eylül 19, 2011

.: haller'i :.


*tedirgin oluşu*


*sevdiği'ne bakışı*


*dağlara vuruşu*


*yürüyüşü*


*dem'lenişi, ketumileniş'i* 


 *hayri irdal'lığı*



*hayata, düzenine boyun eğişi*


*hayret'i*


*azm'edince*


*tepkisi*


*karşı karşıya kalışı*


*ne yapacağını bilemeyişi*


*hırslanışı*

Eylül 17, 2011

Şimdilik Adsız



Pan's Labyrinth

Kral Cellat Olur Yüz Bulamadığında

Bağlamak istedim kördüğümle kalbime
Bir iple asılayım, boynunda hem de
Bir ölümlük madalya, şerefle göğsünde
Ağır gelirsem, alırım canının yükünü

2011, Temmuz 21

Eylül 16, 2011

Görünmeyeni Görmeyi İstemekte Diretenlere (Kehf, 54-58)

54.
İşte bunun gibi, Biz bu Kur'an'da insanlar[ın yararlanması] için çeşitli açılardan türlü türlü dersler ortaya koyduk. Bununla birlikte, insan her şeyden çok tartışmaya düşkündür.

55.
Nitekim, kendilerine doğru yol rehberi gelmişken insanları imana erişmekten ve Rablerinden bağışlanma dilemekten alıkoyan yegane tutum, [onların] önceki [günahkar] toplumlara uygulanan sürecin kendilerine de uygulanmasını ya da [nihaî] azabın öte dünyada başlarına gelmesini beklemeleri değil de, nedir?

56.
Fakat Biz, mesaj-taşıyıcılarını yalnızca müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz; hakkı inkara şartlanmış olanlarsa [onlara karşı] asılsız iddialarla, güya hakkı çürütmek, hükümsüz kılmak için tartışır, mesajlarımızı ve uyarılarımızı alay konusu yaparlar.

57.
Rabbinin mesajları kendisine ulaştırıldığı halde, kendi eliyle işlediği bütün [kötü] işleri de unutup, onlara yüz çeviren kimseden daha zalim kim olabilir? Bakın, Biz böylelerinin kalplerine, hakkı kavramalarına engel olan bir örtü ve kulaklarına da bir ağırlık yerleştirmişizdir; dolayısıyla, onları doğru yola çağırsan da asla doğru yola girecek değillerdir.

58.
[Bununla birlikte,] yine de senin Rabbin sınırsız rahmet sahibi, gerçek bağışlayıcıdır. Yoksa, işledikleri [kötülükler] için onları hemen paylayacak olsaydı, kuşkusuz, hak ettikleri azabı çarçabuk başlarına salardı. Ama işte, onlar için, aşıp ötesine geçemeyecekleri bir süre belirlenmiştir.

Muhammed Esed Meali

***

54.
Andolsun ki, gerçekten Biz bu Kuran'da insanlara ibret olacak her türlü misali tekrar tekrar açıklamışızdır. İnsan ise herşeyden çok mücadelecidir.

55.
Kendilerine doğru yolu gösteren peygamber geldiğinde insanları iman etmekten ve günahlarının bağışlanmasını istemekten alıkoyan şey, sadece kendilerine, öncekilere gelen dünya azabının gelmesi veya ahiret azabının gözleri önüne serilmesini beklemek olmuştur.

56.
Halbuki, Biz gönderdiğimiz peygamberleri ancak müjdeleyici ve uyarıcı olmak üzere göndeririz. Küfredenler ise, hakkı batılla kaydırmak için mücadele ediyorlar; ayetlerimizi ve kendilerine yapılan tehdidi alaya aldılar.

57.
O kimseden daha zalim kim olabilir ki, kendisine Rabbinin ayetleri anlatılmıştır da o, onlardan yüz çevirmiş ve ellerinin önceden yaptığı şeyleri unutmuştur. Çünkü Biz onların kalpleri üzerine onu iyi anlamalarına engel birtakım kabuklar ve kulaklarına bir ağırlık koymuşuzdur; sen onları doğru yola çağırsan da onlar asla yola gelmezler.

58.
Hem o bağışlaması çok, merhamet sahibi Rabbin onları kazandıkları günahlar yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, elbette hemen azap ederdi. Fakat onlar için va'dolunmuş bir zaman vardır ki, o gelince hiçbir kurtuluş çaresi bulamazlar.

E. Hamdi Yazır Meali

Adaleti Sorup Soruşturanlara (İbrahim, 42)

"Sakın! Allah'ı zalimlerin edip-eylediği şeylerden habersiz sanma; O sadece, onlara, gözlerin dehşetle bakakalacağı Gün'e kadar zaman tanımaktadır."

Muhammed Esed Meali

*

"Bunları an ve sakın Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! O, onları sadece öyle bir güne erteliyor ki, o gün gözler belerir."

E. Hamdi Yazır Meali

İnanmaya Delil İsteyenlere (En'am, 158)

"Yoksa onlar, meleklerin kendilerine görünmesini mi bekliyorlar yahut [bizzat] Rabbinin veya O'ndan bazı [kesin] işaretlerin?

[Ama] Rabbinin [kesin] işaretlerinin ortaya çıkacağı Gün iman etmenin, daha önce inanmamış yahut inandığı halde bir hayır yapmamış olan kimseye hiçbir yararı olmaz. De ki: "Bekleyin [öyleyse Ahiret Gününü, ey inançsızlar:] bakın, biz [mümin]ler de bekliyoruz!"

Muhammed Esed Meali

*

"Onlar, ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini ya da Rablerinin bir takım alametlerinin gelmesini gözetliyorlar.

Rabbinin bazı alametleri geldiği gün, önceden iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış bir kimseye o günkü imanı hiçbir yarar sağlamaz.

De ki: "Gözetin! Çünkü biz de şüphesiz gözetiyoruz."

E. Hamdi Yazır Meali

Sis'li Şarkı



Eiríkur Hauksson / Valentine Lost

***
2007, Eurovision İzlanda'nın Şarkısı.
rahatısız edici bi olmamışlık var klipte, şarkıda, adamda.
ama gene de tuhaf bi şarkı bu.

***
Some rivers still run dry
And jungles burn to embers.
Gold autumn days, must fade to grey.
There is a reason why
A haunted man remembers
One frozen night - his darkest day

Eylül 14, 2011

Albert Camus / Özgürlük Tanığı'ndan

***
Karşılıklı konuşma olmayan yerde yaşam da yoktur. Ve dünyanın en büyük bölümünde, bugün, karşılıklı konuşmanın yerini tek yanlı çatma almış, diyalogun yerini polemik tutmuştur. XX. Yüzyıl tek yanlı çatma ve kötüleme çağıdır. Uluslar ve tek tek insanlar arasında, eskiden pir aşkına görülen işlerde bile, bugün, çatma konuşmanın yerini almıştır. Gece gündüz, binlerce sesin, tek yanlı bağrışmaları, ulusların üstüne aldatıcı sözler, taşlamalar, savunmalar, coşkunluklar yağdırmaktadır.

Peki ama, polemik nasıl bir makinedir, nasıl işler? Karşısındakine düşmanmış gibi bakacaksın, onu basitleştirecek, hiçe sayacaksın, yani görmek bile istemeyeceksin. Kötülediğin kimsenin artık gözünün rengini bile bilmez olacaksın. Hiç güldüğü olur mu, gülerse acaba nasıl güler diye düşünmeyeceksin. Polemik yüzünden, çoğumuzun gözünü perdeler bürümüş, artık insanlar arasında değil, bir gölgeler dünyasında yaşıyoruz. İnandırma olmayan yerde yaşam da yoktur.

Bugünün tarihi ise yıldırmadan başka bir şey bilmiyor. İnsanlar, ortak bir şeyleri olduğu ve bir şeyde her zaman buluşabilecekleri düşüncesiyle yaşar ve ancak bununla yaşamasını bilirler. Ama, biz yeni bir şey bulduk : İnandırılmayan kimseler de varmış meğer. Toplama kamplarının bir kurbanının, kendini çamura atanlara bunu yapmamaları gerektiğini anlatmasına olanak yoktu, hâlâ da yok. Çünkü, bunu yapanlar, artık insanların değil, bir düşüncenin adamıdırlar. Bu düşünce de, yumuşamak nedir bilmeyen bir istemin buyruğundadır.

İnsanlara boyun eğdirmek isteyenin kulağı sağırdır. Onun önünde ya dövüşeceksin, ya öleceksin. İşte bu yüzden, bugünün insanları korku içinde yaşıyorlar. Mısırlıların «ölüm Kitabı» nda doğru bir Mısırlının öbür dünyada temize çıkabilmesi için şunu söyleyebilmesi gerekirmiş : Kimseyi korkutmadım. Günümüzün büyükleri arasında, kıyamet günü, bu sözü söyleyecek adamı güç bulursunuz.
***

İsmet Özel / Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü

...hiç bir meşru yanı kalmamıştı hayatımın.

Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor
böylesine hazırlıklı değilim daha.
Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum:
Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda.

İsmet Özel / Suyun Sızladığıdır

Sızıyı gideren su.
Suyun sızladığını kimseler bilmez.

Eylül 12, 2011

ZM / Benim Ben'im II

benim ben'im. nasıl bir şey benim ben'im. başkalarına tepki, nispet mi benim ben'im. muhatabım olmadan olmaz mı benim ben'im. niye beğenmiyor ki bazen kendimi ben'im.

ben olsam, ben; ben olsam. hiçbir; yer, kişi, zaman değiştirmese beni. ben olsam, her; yer, kişi, zamanda ben olsam. olmadığım yerde, kimse olmasa.

her yer elif dolu. her yer, azametini gösteren eliflerle dolu.

ama sen'sin. hep sen'sin. tüm eliflerin sahibi sen'sin.

2010, kasım 11

2010, aralık 10 / "belki bana çok uzaktasın, belki de çok yakınsın"

ters gidince yazıyorum. artık farkındayım. ufak da olsa nefs zedesi yüzünden doluyor bu kağıtlar.
...
maddi-manevi tatmin bulduğum pek bir şey yok. bu yarım yamalakken yaşadığım olumsuzluklarla ritm buluyor moralim. sadece gündem değişiyor. ben yine aynı yerdeyim. öss yerini okulu uzatmaya bıraktı, nefse meşgale beşerler, isimleri değişecek türüyor. ama ben hep aynı yerdeyim.

ne düşünüyorsun Allah'ım benim hakkımda? milyarlarcasından biriyim. yaptığım her şeyi, görüyor, biliyor, gidişatımı tayin ediyorsun. zerre kuşkum yok buna.

ama neden sana tam olarak ulaşamıyorum?
niye benle ilgilenmiyormuşsun gibi geliyor?

seninle yakınlık kuramıyorum. bir türlü kuramıyorum. sadece halimi gördüğünü biliyorum. başıboş kalmış gibiyim.

yoksa bir adımcık bile yaklaşamadım mı? demek bu nedeni. yoksa gelirdin. on adımla gelirdin. ama ben o bir adımı atamıyorum. bişeyler hep saçmasapan gidiyor. sakarlaşıp, tökezliyorum.

...

her şey yapılmış, herşey söylenmiş, yapılacak tek bir şeyin kalmadığı bir yerde,
tıkılmış gibiyim.

içime huzur ver.

masamın üzerinden.

Eylül 09, 2011

The Rite / Şüphe Üzerine

Bana inanmadığını biliyorum ama söylesene, bir hırsız evini soymaya geldiği zaman ışıkları açar mı?
Hayır! Onun orda olmadığını sanmanı ister. Şeytan da böyle. Onun var olmadığına inanmanı istiyor.

-şeytanın varlığını kanıtlayan şeyin onun yokluğu olması biraz kafa karıştırıcı tabi.

Evet. Biz şüphecilerin ve ateistlerin en ilginç yanı nedir biliyor musun? Hep bir kanıt, kesinlik aramamız. Ama asıl sorun o kanıtı bulursak ne yapacağımız.

-Biz mi?

İnancımı tamamen yitirdiğim zamanlar da oluyor, ben de günlerce, aylarca neye inandığımı bilmiyorum. Tanrıya mı şeytana mı, Noel babaya mı, tinker bell e mi?

Ama ben sadece insanım. Zayıf bir insan, basit biri. Güçsüz biri. Ama yine de içimde bir yerleri sürekli kazıyan bir şey var. Sanki tanrı’nın tırnağıymış gibi. O yüzden sonunda çektiğim acıya dayanamıyorum ve kendimi karanlıktan çıkarıyorum. Işığa dönüyorum. Böyle birşey işte. Karanlıktan aydınlığa.

Eylül 06, 2011

ZM / Muhteris Ruh'a Yazıklanma

Her mütekebbir habistir. Vice versa değil ama. Habis mütekebbir olmayabilir. Sıfatlara taliptir her mütekebbir. Sonsuz hırs sahibidir içini coşturan sıfatlara. Muhakkak sıfat sahibi olduğunu iddia eder mütekebbir. Olmasa yeltenmezdi zaten. Kalkışmazdı aynaya bakmaya.

Şahsi değildir, mütekebbirin kıskançlığı. Şahsa yönelik değildir. “Kıyafete” taliptir, bedene değil. Beden sahibinde değildir gözünün değdiği. Bir bedene yönelik olsaydı kısık bakışları habis olurdu. Haset eden olurdu. Ama mütekebbir, kıyafetleri sever, bir onda olsun ister. Paylaşmayı sevmez. Habis o’nda olmasın der, aman o’nda olmasın. Oysa mütekebbir bende olsun der, sade bende olsun der.

Kifayetsiz muhteris habis olmaya mahkûmdur. Hırsı sıfat ister. Kifayetsizliğine habislik düşer ancak. Mehlika sultana âşık yedi genç’ten biri olur ancak. Talip olur en fazla, ben de mehlika sultanı sevdim der ancak. Kavuşmaya düş bile kuramaz. Heves düşer payına, zühd ona göre değildir ki, teskin ola. Susadıkça yanar, yandıkça susar. Ama susmayı bilmez. Dilini şikâyetten kurtaramaz. Şikâyet, belasını artırır. Yanmaya başlar yine, susadıkça susmaz hiç.

Sonra bir köşeye bırakılır. Mehlika sultan görünmez. Gecesi hep karanlık olur. Muhterisliği rahmeti keser. Gözleri yağmaz olur. Kurur ruhu. Yeisten çatlar toprağı. Rahmete daha muhtaç olur.

Yıllardır akmayan donuk gözleri gece mah arayadursun, çatlamış toprağı rahmetsiz yaşayamaz olsun, her geçen gün kuruyadursun..

İçten içe yine yer kendini,
İstemez, değmez diyememenin kamburu da sırtındayken hem.

***

Hevayla başlar önce. Heva büyür, hırs olur. Hırsın düşü kibr giymektir. Ama içi hırsa düşene habislik gelir. Elinde sonunda habislik gelir.

Tul-i emel’den ibaret olur yaşam.
Ruh ziyan’la geçer gider.

Eylül 04, 2011

Güzelleme

Uzay Heparı
İncecik kalemlerle
çizilmiş yüzün
Yüzünde güzellik var
hem hüzün

2011, Eylül 4

*

Bak, an donmuş yüzünde
Bakan, dona-kalmış yüzünde

2011, Eylül 6