Simsiyah hayvanlardan
oldum olası çekindim. Bazılarına ütopik gelebilir ama siyah hayvanların
suret değiştirmiş farklı varlıklar olabileceğine dair batıl bir inancım da
var.
Dün yine
gezinti yaptım. Bu sefer yanımda bir yol arkadaşım da vardı.
Her şey durak
yerimiz olan o güzel yeri seçmemizle başladı. Yeri beğenmiştik.
*
İlerlerken bir
aile mezarlığına denk geldik. Üzerine yeşillik düşmüş ince iş güzel bir kapısı
vardı. Kapıyı incelerken arkadan bir çift yeşil göz fark ettim.
Mezarlığın duvarına
kurulmuş, haşmeti oturuşuna yansımış, pek de büyük olmayan simsiyah bir kediydi
yeşil gözlerin sahibesi.
Dikkatimi
celb etmeye yetmişti sureti.
Resmini çekmeye
davrandım ama korkutmuştu beni. Yine de üzerime atlama olasılığını göze alarak
resmini çekmeyi başardım.
*
Aradan bir
hayli vakit geçti. Kediyi, bakışlarını, haşmetini unutup gitmiştim. Geldiğimiz yerden
ilerliyorduk. Kediyi ilk gördüğümüz mezarlığı da geçmiştik baya.
Yol arkadaşımdan beni
bir yerde çekmesini rica ettim. Paslanmış sacların(demir levha diyelim) tam önünde. Saclar yıpranmış,
yağmurdan kırılmıştı. Arkadan yeşillik sızıyordu. Resmi çekilip oradan
ayrıldık.
*
Eve dönüp, resimleri
bilgisayara atarken bir anda büyük bir tepki verdim-sıradan gelebilir çoğuna
ama garip eğilimleri olan bir ruhun ilgisine oldukça yetecek bir malzemeydi
elimdeki-
Meymenetsiz,
haşmetli, melun, hodbin, o kara kedi;
ben resim verirken, tam da sacın çatlamış yerinden objektiflere bakıyormuş meğer!
Hayret ettim.
Her şeyin sonunda
“açıklama gerektirmeyen bazı garip olaylara ilişkin kuvvetli inancımın”
sağlamlaştığını fark ettim.
Bir anafikir
verecek sonucum olmadığı için yazıyı bağlayamıyorum, en iyisi şöyle bitirelim;
Bu da böyle
bir anımdı.
2012, nisan 28