|
"sana hoşçakal diyemem ama şimdi gitme vakti." |
Bu resim. İşte bu resim. Mausu sağa tıkla, özellikler, fotoğraf
ayrıntıları, demek ki ilk defa 1 buçuk sene önce görmüşüm. Filmde silah
görünmüşse o silah muhakkak patlar. Ve patladı, bum! Başımda gericiliğin,
yobazlığın, akepelilerin, cemaatçilerin, süslümanların, yeşil burjuvanın
“sembolü(!)” ya da Allah’ın emrini, ayetini taşımıyorum artık. Bilseniz ne
özgürüm şimdi.. Ah bir bilseniz.. Aydınlandım, über güzellikte ve asalette
aydın bir Türk kadınıyım artık.. İçimi, güzel, güpgüzel ruhumu artık çok
daha kalabalık caddelerde yürürken daha aydın hissediyorum artık..
*
2 Kasım’ı unutma. Kasım’ın ikisini sakın unutma. Nemden
kabaran, komik duran ve tüm bir bedenini çıplakmışçasına hissettiğin o günü
sakın unutma. Kalabalık sokak, daha önce hiç görmediğin insanlar ve dakikalarca
aynaya baktığın yüzünde sönmüş o günü sakın unutma. Unutursan sen olmayacaksın
çünkü. Kalmayacaksın. İyice biteceksin.
Ben ben değilim. Belki hiçbir zaman da olmadım. Olamadım.
Şimdi dâhil bu yaşıma kadar yaptıklarım hemen hepsi başarısızlıkla sonuçlanmış
teşebbüslerdi sadece. Artık çok iyi de biliyorum ki herhangi bir dış etken
menbaa’ı da değil bu lanetin. Bu bir çağ yangını. Hiçbir zaman ruhunu teskin
edemeyen ben’in yangını. Benim yangınım.
*
Keşfsever’e kalsaydı, yapma derdi Z’ye. Başında taşıdığını
göğsüne dahi olsa sarma derdi. İlle de yapacaksan kökten çözüm, dazlak ol
derdi.. Diyemedi. Zaten deseydi de yapamazdı Z.
Ama yapmak isterdi. Adına yemin ederim ki Z’nin yapmak isterdi.
Saçlarını sevmedi ki, göstermek istesindi.
Ben bunları unutmamak için yazdım.