Haziran 29, 2013

.: açmış kollarını bir korkuluk :.

2013, haziran 8
"içim sis, içim pis, içimde hiç yok his.."























kampüsteki belki de en sevdiğim yerdi bu orman. iç'inden geçince camiye varırdı. kuş sesleri olurdu, böcek sesleri olurdu. çimen değil, buz yeşiliydi, biraz ürkünçtü. yorulmuş ayaklarımla, kan ter içinde, çarçabuk, hemen hepsi gönülsüz, bana da verilen vazifeyi yapardım. eylem sesleri gelirdi, kahkaha sesleri gelirdi, ukdelerimle, kızgınlığımla, fahrımla ve kibrimle, bu yoldan geçerdim.


Haziran 27, 2013

17 / 85

Sana ruh'tan sorarlar; de ki:
Ruh, Rabbimin emrindedir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir.

Haziran 25, 2013

Yalnız ken, Yalnız ben, Yalnız Sen



"Yalnız ken. Yalnız ben. Yalnız Sen."

Müzik: Zamfir / The Lonely Shepherd
Mısra: İsmet Özel / Of Not Being A Jew
Eser: Zm, 2013.

Haziran 20, 2013

Kuple XIV

"var mısın yook-
sun
var mısın yook-
sun

iki gözüm, eminim, sen yoksun."

Mor ve Ötesi / Cambaz

*

münacaat olduğu aşikar değil mi.

ben küçükken, mor ve ötesi yeni yeni tanınır olmaya başlamışken, bu sözler grubun ateistliğe delildi. terbiyesizliğine ve edepsizliğine hatta.

ama, ama..

insan muhatap aldığını yok sayabilir mi?
insan "sen" dediğini inkar edebilir mi?

kızarsa, içerlenirse, içerlenirse,
Hak'kı olmamasına -hiç bir zaman da olamayacak olmasına rağmen- içerlenirse,
muhatabını da, aslını da, kendini de inkar eder. inadına, yüzüne yüzüne, canı sızlayarak inkar eder.

delicesine bir yormaca, güzellemeyle bitirelim.

(nakarat başı) "iki gözüm kadar eminim sen yoksun" -miktar belirtiyor-
(nakarat sonu) "iki gözüm, eminim, sen yoksun" -hitap-

Haziran 17, 2013

.: zeynep :.

(2012, Haziran - 2013, Haziran)
Keşf Alfabe'nin Mucidi.
 
Neredeyse 1 sene evvel Z'yi keşf etmek'le başladığım, E'de tamamlamaya karar verdiğim, neredeyse 15 harfe varmış, bu çaba o kadar güzel ki. Hepsinin sonunda, ortaya çıkanı seyr etmek de.

*

N, P ve diğer 5 harf için, en önemlisi ismimi yazmama yardımcı olduğu için, E'ye çok teşekkür ederim.

Haziran 12, 2013

Keşfsever

Keşfsever; ete kemiğe bürünseydi eğer, uzun, incecik ve zarif bedenini siyah pantol, siyah kazakla örterdi.

Kemikli, uzun parmaklarını işaret parmağına takılmış bir yüzük ve kalbinin üzerine düşer vaziyetteki mask kolyesi olmak üzere iki gümüş takı süslerdi. Gözlerinde delice ve simsiyah bir bakış, kafası dazlak, sağ kulağında tek bir küpe, yüzünde angst, aynı anda tarifsiz bir güzellik ve ruh güzelliği olurdu.

Çok az yer, kibirle beslenirdi. Kral/içe gibi yürürdü. Ama, ama, ama... içini delik deşik eden dualar yapardı. Hiçbir tene meyl etmez; aseksüel olurdu. Asla aşık olmazdı ve bir gece sessizce ölüme giderdi.

-Rumi'nin güneşinin gölgesi düşmüş bu tanıma, Şems-i Bariz olmuş apaçık.-

Haziran 08, 2013

Başka Dîl’de Mreyte ya Mreyte Tercümesi

 
1952 kez dinlemeseydim bu şarkıyı nasıl duyabilirdim ki. Ayna’sıyla dertleşen, güzel ‘bulunmadığından’ notalarla olsa da ağlayan o şarklı kadın’ın sesini.

Sözleri var, Arapça. Kutsal Kitap’a ses ve yazı dili layık görülen Arapça. Tercümesi de var ama ben’ce tercümesi de şu;
 
*

Başka Dîl’de Mreyte ya Mreyte Tercümesi
-şarkının şiire(!) ilham olma bahanesidir.-

I

“Ayna Ayna
Söyle bana”
Değil.


II

Ayna,
Ayna,
Söyle bana.

Bak bana,
Bana,
Ayna.

Kimse bakmadı bana Ayna.
 

III

Üzerine Anka kuşu konmuş
Bir ayna vermiştim bir adama.
Kendine, bana, 1’e baksın diye.

Bakmadı aynaya
Bakmadı bana.
Başkalarına,
“Cehennem başkaları”na baktı Ayna.

Onların tenleri güzeldi,
Dudakları ve kalçaları.
Benim sadece gözlerim güzeldi Ayna.
Bakmadı gözlerime Ayna.

 
IV

Senden başka kim görebilir ki.
Zeyn’i başka kim güzel gösterebilir ki.
Ayna, beni senden başka kim sevebilir ki.
Beni benden başka kim.


V

En güzel,
En güzel ben olduğumu söyle,
Bana en güzel yalanı söyle Ayna.

“Bakma öyle kırgın kırgın yüzüme”
Söyle bana,
Bak bana,
Ayna.

Haziran 05, 2013

Çağırırken Suları



Tamamen spontane. "Ruh voltası" atarım niyeti ile indiğim sahil, akşamın ve denizin bu hallerini saklayayım düşüncesi ve en sonra da bu niçün bir kısa film olmasın fikri. -güldüm-

Baştaki dize benim, geri her şey ruhefza.

Haziran 03, 2013

.: bu da un kurabiyesi tarifi :.

Audrey Hepburn

























bir insan aynı anda hem güzel, hem zarif hem de çocuksu olabilir mi.
olabilir.
hatta bembeyaz, un kurabiyesi bile olabilir. 

Haziran 02, 2013

Gezipark Günü

Haziran'ın bu güzel ilk gününde bir çok insan dışardaydı benim gibi. Pardon, benim gibi değil, çünkü benim amacım artık tamamen politik bir havaya bürünmüş, "iktidar partisine karşı" eylemine katılmak değildi. Siyasetle alakalı bir bölümü bitirmeme günler kalmışken hem de.

Amacım seyrdi. Sıkılan gönülcüğüme eğlenceydi.

*

Onlar haklılar. Elbette. Şüphesiz. Onlar hep haklılar zaten. Ve haklı olarak isyan ediyorlar. Hem isyan etmek güzel şey! İsyan edince ve kükreyince avaz avaz, kendini güçlü ve kahraman hissederdi insan. Hatta tanrı benzeri bile hissedebilirdi.

Haziran'da isyan etmek daha güzel birşey. Beden yirmili yaşların taze güzelliğinde ve ruh kabına sığmaz delilikte ululanırken, sabaha karşı eylemlerinde, o yirmili yaşlar gençleri arasında yaşamını, haklı(?) bir tepkiye büründürerek hem de, anlamdırmak güzel. Özgür, anarşist, devrimci ve genç hissederek kendini, fransız filmlerinden sanki karelerde yaşamak güzel.

Hey! genç, güzel, haklı, isyankar insanlar! Benim safım yok aranızda. Karşınızda değilim ama yanınızda da değil. Ben sadece aranızdayım. Gittiğim her yerin yabancısı ruhumla. Çünkü saf tutamayacak kadar kirli ve belirsiz her şey.

Anlamsız hayatınıza anlam katar umuduyla daldığınız, bu kendinizi kandırdığınız, bu sözde haklı isyan oyununuzda.

*

Madem böyle.  Seslerin, sloganların, öfkenin, kalabalığın olduğu bugün -1 haziran- bu yerde, tutacak bir saf bulmaz halimle, gözüme takılanları göstereyim ben de.

sırıtan yüzümle fotografında çıkmış olmayı istediğim bayrak-oğlan.


mesainin bitmesine dakikalar kala, not kağıtlarından üzerimize
sanki kuşlar uçuran çalışanlar.





 
ikimiz de etrafı seyir ediyorduk.