Mayıs 31, 2015

ZM / Aşk Şirk mi?

Jean-Baptiste Regnault / Pygmalion, 1786
Aşk şirktir, deyip yaldızlı fetvamıza(!) 1 zeyl düşelim;
ikame edilebilir bir muhataba ise.
1 insana.

"Alakalarımızın yüz bin şekline isim bulamıyoruz ‘sevmek’ deyip çıkıyoruz. Onun için ne kadar suistimale uğruyor bu kelime."

Peyami Safa

*

Bunu yazdıran hangi hodbin, hodgam, hodfuruş, -yok mu artıran?- ihtirasımdır Allah bilir ama insanlar sıfat sever. Sahip olmayınca ruhu muhteris eden kifayeti... Bir kürk gibi taşınabilir ve mağrurlanılır olan kifayeti. Kendi vücud ve ruh iklimlerindeki gündemlerinde meftun oldukları sıfatlardan herhangi birini, birkaçını taşıyan herhangi öznelere meyl edebilirler bu yüzden.

Söz gelimi akıllı ve zarif bir beyin ilgisine ancak ve ancak içinin gündeminde ilk sıralarda olan sıfatlara sahip hanımlar mazhar olabilir. O beyler zarif, veblen mal olmayan ‘kaliteli’ bir marka tezahüründe güzelliği olan ve elbette ki akıllı, gayet makul ve mutedil konuşan hanımlara meyl ederler. Belki biraz maceracı ruhları varsa sıfatlarına, değişken, deli dolu, özgür ruhlu gibi american sıfatlar da serpiştirebilirler.

Oysa gerçek bir sevgi ikame edilemez olmalıdır, ‘özne sevgisi’ olmalıdır. Yani muhatabın yerine başka hangi muhteşem sıfatlar taşıyıcısı olursa olsun başka mahlûklar girmemelidir. İsterse sıfatları ‘en’ zarfıyla pekiştirilmiş olsun. Belki de bu yüzden insanların çoğuna hakiki 1 aşk nasip edilmiyor.

Peki bu bozguncu keşfe varan bir ruha kadın gururunun dahi okşanması zevk verebilir mi? “Çok güzelsiniz”, “çok zarifsiniz”, “çok akıllısınız” vesaire. Ruhu hangisi mutlu edebilir ki? Tek başarımız doğarken şanslı olmak olan ve bizi sonunda sadece iyi bir not almış gibi hissettiren bu yapay iltifatlardan hangisi ruhu mutlu edebilir ki?  Ödevini yaptın ve iyi bir not değerinde olan bu iltifatı hak ettin, al, sevin, mağrurlan işte. Yüzüne ahmak 1 kibr neşesi sızsın, al sevin işte.

*

Peki gerçek aşk’ı tatmamış, duyguların tümünü neredeyse zaaf addedip artık ve sadece ruh ve zihniyle sevilmeyi talep eden bu makul tüccar zihin gerçekte neyi seviyor? Keşfetmekten sahici hangi tavrı var hayata ve yazgısına? Gerçekte neyi diliyor bu tatminsiz ruh? Hiçbir şeyi. Hiçbir sıfatı. Biliyorum ki sıfatların hüküm sürdüğü bu dünyada merakımıza mucip olan, azıcık yüz bulup meylimize cevap olan sevgilerimiz sadece bir oyalamacadan ibaret. Gerçekten sevemeyeceğiz. Hakiki bir aşk nasip edilmeyecek bizlere. Zerre karamsarlık değil bunu yazdıran. İdrak ederek hak veriyorum ki "her şeyi anlamak bir hastalıktır" diyen Dosto doğru diyor.

Çok sevildik. O sevgilere misliyle karşılık da verdik belki. Nefsimiz hak etmediği kadar taltif aldı. Ama gerçekte neyimiz sevildi? Öznemiz mi yoksa bazılarını sadece kısacık bir zaman diliminde taşıyabildiğimiz sıfatlarımız mı sevildi? Biri bile ruhumuza hakiki bir mütmainliği veremediyse sıfatlardan da, sıfatların hükümdar olduğu dünyadan da tek bir şey dilememeliyiz belki de. Önümüzde muhteşem bir ziyafet sofrası ve elimiz tekine gitmeyecek donuklukta ise belki de yaşayıp gitmeliyiz sadece. Tek bir şey aramadan, dilemeden ve hakiki bir şekilde istemeden.

Ve mademki sıfatları sevebilmek becerebileceğimiz ruhumuzu mutmain edebilecek bir meşgale değil ve mademki tüm bir ruhumuzla sevebileceğimiz bir ‘özne sevgisi’ de yok -ve de olamayacağına göre- bu vade tarihi muallak yazgımızda payımıza ve rızkımıza düşen hisseleri toplayıp yüzümüzde iğreti dursa da ‘hamd’ ve ‘şükr’ maskesi takmaya gayretlenelim bari. Çünkü başka türlü yaşanılası bir şey yok bu rüyada.

Zeyl-i Zeyl:

Ya Vedud!
Buldum. Buldum. Buldum.
Aşk hala şirk. Ama o şirki kul hakkına girmeden, iki tarafı da aynı oranda günahkar ve aşkı da
sürdürülebilir kılan varsa o da bu: 1inin hem efendisi hem kölesi olmak. Karşılıklı âşkın kaidesi bu.
Ruha âşk'ı tanımlama istidâdı verip, kalbe âşkı zerre nasip etmeyen zatına hamd olsun.

demiş idim ki;
Meğer Ruh Amcam Özel İsmet Bey yıllar evvel bana katılmış. Gerisini Twitter'dan @vandalyürek zeyl düşsün.

Zeyl-i Zeyl-i Zeyl:

"Zain 'aşk şirktir' diyor. Ben de aynı şeyi şeyi düşünüp İsmet Özel'e   yıllar önce Çemberlitaş'ta sormuş ve şu cevabı almıştım:

"Aşk kul köle olmaktır. Tek taraflı aşkta tarafların biri tanrılaştığından, bu şirk olabilir. Ama karşılıklı aşkta iki taraf da birbirine kulluk eder, ortada tanrı kalmaz. 
(ve gülümsedi.)

Bu bahiste zeyl'ler bitmez.

Mayıs 28, 2015

ZM / Bozguncu

Çocukken kalbim ya da gururum kırılmıştı da yaptığı hataya karşılık benden özür dilemeye gelen arkadaşıma tokat atmıştım. Kalbini yaralasın diye bir söz de savurmuştum muhtemelen. Peşine vicdan azabı, yakıcı bir pişmanlık sarmıştı ruhumu ama Allah biliyor ya muhteşem bir şeyi bozmak, yıkmak, kırmak kadar hiçbir şey içime öylesine tesir edememişti. Ruhumu öylesine yoğun hissedememiştim. -İşte bu kesinlikle ateş.-

Belki de ben böyleyim. Muhteşem, delice -gökyüzünde kuşlar sanki- pırıltılı şeyler hissedip, en derin denizlerde yüzüp, sonu en boktan bitiren. Bu kusurlu, huzursuz ve azazil bozguncusu ruhu affet ama ben böyleyim. Bir şey en güzel olamayacaksa hiç olsun. Yok olsun. Ve kahr olsun. Bir çiçeği, muhteşem bir çiçeği dalından koparmak öylesine hazin ki, kalbim öylesine patlıyor ki onun zarif katline, gidip o çiçeği dalından koparıyorum ben. Öldürmek için. Öldürmek için.

Çiçeği değil.
İçimi. Öldürmek için.

Sadizm diye bir şey yok, sadizm dedikleri mazoşizmin çocuğu.

Mayıs 20, 2015

ZM / Gözlerin Boşluğa Dalıp Gider

http://tr.wikipedia.org/wiki/Kara_delik#/media/File:Black_Hole_Milkyway.jpg


Gezegenler değil. Işıltılı ve bize hep yanılsamaları ve yüzbinlerce yıl önceki halleriyle bakan sahtekar yıldızlar da değil. Perikızların, mahpeykerlerin, küçük prensin yaşadığı ay dahi değil. Şems de değil. Uzay’daki en muhteşem şey kara delikler.

Ve duysun dünya. Bir çift kara göze yapılacak en muhteşem benzetme budur.  –şairler duymasın.-

Bilinmezlikle dolu, çekim gücüne girildiğinde kaçınılması imkansız, sonsuz bir uçurum. Sonsuz bir yeis.

Kara delikler benim gözlerim.
Benim ruhum.

Online Compliment*

"There's no good way to pay a compliment online
 without sounding like a creep.

I don't want anything. 
I'm not trying to hook up.

I just wanted to say that you're absolutely beautiful.
You're amazing."

*

İtalic dışında hiçbir yerine dokunmadım. Sanal da olsa -ve hatta başka dilde- gerçek bir iltifat dudaklara gerçek bir tebessüm bırakır.

":)"

Mayıs 14, 2015

Çözüm

Sonunda cevabı değil ama çözümü buldum; ‘benim sorumun cevabı yok –yanlışı da yok, benimkiler soru bile değildir belki- bari birinin sorusuna cevap olayım.’ 

Mayıs 02, 2015

Nathalie, 2003


















    Gerard Depardieu'nun karizmasının dahi iki kadının gölgesinde kaldığı film, öylesine 'kadın' film çünkü. Erotik film kulvarında geçiyor ama erotik sahneleri oldukça az, sanırım yönetmenin kastı da buydu çünkü erotikliği görüntüyle değil iki kadının sözleri, jestleri ve elbette ki aynı adamın dünyasında yer edinme şekilleriyle veriyor. 

    Yazılası, tespitler çıkarılası çok şeyi vardır elbette ama benim dikkatimi en çok bir aşk'ı sınamak fikri çekti. Eşinin telefonuna düşen bir mesajla başlayan şüphelerini susturmak, nihayetinde tüm bir evliliğini, belki kendi aşkını, belki geride bırakılan tüm bir anıların dahi eşsizliğini sınamak için eşinin 'zevkine uygun' bir kadın kiralaması ve sonucunda kendi ayrılık sürecinin tüm ayrıntılarını yine kendi elleriyle tasarlaması riskine rağmen göze alınan aşk'ı sınamak düşüncesi. Üstelik sonuç ne olursa olsun gerçekle yüzleşebilecek kadar cesur ve tüm süreci kendi planlayacak kadar da kontrolü ele alan hem bir kayıtsızlık ve hem kararlı bir ruh hali.

    Mutlu son'la bitiyor gerçi ama akla o malum soru düşüyor; sınadığı kişi sınavı sonunda içten bir tebessümü armağan almış olarak geçiyor ve içteki tüm cinler yatışarak susuyor ama sınanma fikrini bir kez olsun düşünmesi dahi kendi aşkının ehliyetinin bozabilirken, fikrini hem tertip etmesi hem de ısrarla uygulaması daha da hazini eşine tüm bu süreç içinde şüphelerle, güvensizliklerle ve kızgınlıklarla davranırken, kendi içindeki kendi aşkı acaba sınavı geçmiş oluyor mu?