Haziran 29, 2018

Sanatın Vaz Hali: Bartleby

Sendromun isim babası.
 Kâtip Bartleby adlı eserin yazarı: Herman Melville

.
Sanatın intiharı budur; yaratmaktan vazgeçmek. Ve Khoda, biliyorsun. İnsanın da sanatın da müntehir halini çok seviyor bu ruh. “Bartleby Sendromu” diyorlar. Yaratma kudreti olduğu halde çeşitli nedenlerden, nedensizlikten, nedenin dahi ne olduğunun bilinmediği durumlardan dolayı sanatçının yaratmaktan vazgeçmesi hali. Duyduğumdan beri tesirindeyim. Khoda, biliyorsun Khoda. Bu ruha ‘vaz’dan daha çok hiçbir hali sevdirmedin.

Bir şeyi yapabilecek, başarabilecek, hakkından gelecek kudreti, istidadı, potansiyeli olduğu halde bundan vazgeçen insanın bu hali neden böylesi tesir eder ki?

“Korkaklık” diyecekler, “sınanma anksiyetesi, mağlubiyet kompleksi” diyecekler. Desinler. Desinler. Sahiplenilesi her şey onların olsun.

Dünya, tarihine adını “en iyi” olarak yazdıranların gerçekten en iyi olduğunu hiçbir zaman ispat edemeyecek. İddia edecek sadece. En iyi bildiğimiz sanatçılar, yazarlar; en güzel dediğimiz kadınlar, adamlar; en eşsiz dediğimiz eserler en iyi olanların değil, öyle bildiklerimizin olacak.

Sıfatların gerçek sahipleri hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Ama sıfatların gerçek sahiplerinin; bildiğimiz isimlerden olmadığı bilgisini bu isimler sayesinde bileceğiz.

Hem umurlarında mıydı ki? Sanmıyorum. "En iyi yazar, en keskin kalem, en eşşiz roman..." bu isimlerin sadece bir kısmını bildiğimiz hepsi bu ihtişamlı tanımlamalara kayıtsız kalacak bir hal üzere olduklarından vazgeçtiler çünkü.

(İsimler son zamanlardan en etkilendiğim yazı olan Liste Listn’in bu yazısından: https://listelist.com/bartleby-sendromu-yazarlar/)

Juan Rulfo:
“Yazmayı niye bıraktınız?” sorularına ise hep aynı cevabı verir, “Çünkü bana bu öyküleri anlatan Celerino Amcam öldü.”

Henry Roth:
Tanındıktan sonra bir kitap daha yayımlayan yazar, bundan sonra bir daha yazmadı ve ölümüne dek unutulmayı seçti.

Jacques Vache:
Sanatın aptallık olduğuna inanan yazar, Bartleby Sendromu’na kapılıp bunu birkaç adım daha öteye götürerek yaşamına son verir.

Bobi Bazlen:
“Artık kitap yazılamayacağına inanıyorum. Bu yüzden kitap yazmıyorum. Hemen hemen tüm kitaplar, ciltlere dönüşene kadar şişirilen dipnotlardan başka bir şey değildir.”

Juan Ramon Jimenez:
“Benim en iyi yapıtım, yapıtlarımdan pişmanlık duymak olmuştur.”

Nicolas Chamfort:
Ona sorulan “Niye yazı yazmayı bıraktın?” sorularına ise şu cevapları verir:
“Çünkü halkın zevksizliği ve hasedi had safhada,
Çünkü halk beğenmediği başarılarla hiç ilgilenmiyor,
Çünkü edebî yaftam ne kadar çabuk yok olursa ben o kadar mutlu oluyorum.”

Oscar Wilde:
“Yaşamı tanımadan önce yazıyordum; şimdi yaşamın anlamını bildiğim için yazacak bir şeyim yok.”

Ludwig Wittgenstain:
Diğer felsefe kitaplarından sıyrılacak bir kitap daha yazmak istiyordu. Fakat buna inancını yitirince yazamadan hayata gözlerini yumdu.

Tolstoy:
Yaşamının son kısmında edebiyatta bir uğursuzluk olduğuna inandığını söyler ve bir daha yazmamaya karar verir.

Arthur Rimbaud:
29 yaşına geldikten sonra çıkardığı ikinci kitabı onun yazım dünyasına koyduğu ilk ve son nokta oldu. Nokta koyduktan sonra ise kaleme aldığı eserleri küçümsemeye başlayan usta şair ölümüne kadar kendini tehlikeli serüvenlere adadı.

*

Bu listenin de gerçek halini hiçbir zaman bilemeyip, sonunu ise asla kestiremeyeceğiz.


Zeyl: Ve ne muhteşem tezat... Tam da bu yüzden, bu yazarlar bir sebepten yazmadığı, yazmayı bıraktığı için onları daha fazla okumak isteyeceğim.

Haziran 18, 2018

.: Çocukluk Bahçeleri & Çocukluk Merdivenleri :.

2018, yaz.
1998 yazı... 20 yıl evvel. 
Bazen yazı yetmiyor. Susmanın en hakiki konuşmak oluşu, göstermenin en hakiki saklanmak oluşu kadar yetmiyor yazı da. Yazmak istemiyorum bir süredir. Okumak istemiyorum. Belki de ifademin hal ile, görmek ile yolunu bulduğu bir süreçteyimdir.

Fotoğraflar bayramdan. Taşrama gittim. Çocukluğumun açtığı bahçeye. Oturduğum çimlere. Kopardığım çiçeklere. Zıpladığım, koşar adım çıktığım merdivenlere. Karnemin "hepsi 5" olduğu okula. Neredeyse 20 sene önce önünde fotoğraf çekildiğim ağaca.

Tanrım, ağaçların hakikaten de insanlarına benziyormuş... Tanrım, yazacak ne çok şey var...

Tanrım, yazamıyorum.