Ölümcüldür şefkat. Yok edilmeli. |
Belki de bazı günler yazılmamak
içindir. Belki de bazı insanlar hiç tanışmamış olmak için. Belki de bazı
sınavlar girilmemiş olmak için. Belki de bazı yaşamlar hiç yaşanmamı…
Bir eylül daha ve depresyonum
geldi. Ama ben hiçbir şeye pişman olmadım ki. Yazgıyı delicesine sevmek bu mu. Neredeyse
her kayba bir güzelleme dizdireceğim. O zaman içimi ne ya da kim mutsuz
edebilir? Pişman olma hissinden azad olmuş bir ruhu gerçekten ne mutsuz
edebilir? Belki de mutsuzluk gibi mutluluğu da söküp atmayı başardım içimden. Gencecikken ettiği duası kabul edilmiş bir zahidim ben. Mutsuzluk gibi
mutluluk da alındı sinemden. O halde malayaniden hangi şey bana tesir edebilir?
Yoksa hala büyük cümleler kuracak kadar “küçüğüm”müyüm yine?
Bir Yusuf kaybettim. Hayır, kayb etmedim.
Bir Yusuf öldürdüm. Güzelliğine bakmadan öldürdüm Yusuf’u. Öyle ki güzel
kirpikleri vardı. En sevdiğim Yusuf’umu öldürdüm. Kıymadım. Ben bu azapla
nasıl baş ederim? Ben bu azap’a, azad diyerek baş ederim.
Yusuf belki ölmezdi, Yusuf bu
kadar beyaz olmasa. Yusuf’un gözleri beni ağlatmaktan başka bir işe yarasa. Yusuf
içimde şefkatten bir nehir akıtmasa. Şefkatten kez kez nefret ettim. Şefkat benim
düşmanım. Acımak, merhamet ve şefkat. Üçünden de
kurtaracağım sinemi.
Yürümek için mi varım sadece? Neden
herhangi bir durakta duramıyor bu sefil bedenim? Neden bir duraklık insanlar
tanıdım hep? Hayır, neden bir serüvenlik yolculuklar yaşattım onlarla? Yoğun ama
kısa serüvenler. Sadece akmak için var olmuş bir su’yum ben. Hiçbir denize
varamayacağım. Hiçbir beldeye. Hiçbir insana. Gitmek için gelmişim hep.
O halde hatıralarla nasıl baş
etmeli. Yusuf’un şefkatiyle. İçimdeki bu nehirle nasıl baş etmeli? Aptal ve
zevksiz –üstelik fakir edebiyatı!- bir fotoğrafın ruhuma bıraktığı bu ıstırapla
nasıl etmeli? Neden bir resimle bile baş edemiyorum bir Yusuf’u bile öldürebilmişken?
*
Yusuf ki, azap verenlerin en
güzeli.
Yazgımı sevmekten ve yola devam etmekten başka ne kaldı.
Yusuf, hoşça kal.
Azad olan ben değil, sendin.
Kuş sendin, kafes ben.
Sadece uçmak nedir bilmiyordun. Öğreneceksin. Öğreteceğim sana.
Sana uçmaklar, bana azaplar.
Yazgımı sevmekten ve yola devam etmekten başka ne kaldı.
Yusuf, hoşça kal.
Azad olan ben değil, sendin.
Kuş sendin, kafes ben.
Sadece uçmak nedir bilmiyordun. Öğreneceksin. Öğreteceğim sana.
Sana uçmaklar, bana azaplar.
*
Belki de bazı günler katiyetle yazılmak
içindir. Belki de bazı insanlar ne olursa olsun tanışmak için. Belki de bazı
sınavlar ne kadar zor olursa olsun girilmek için. Ve belki de bazı yaşamlar
inadına yaşanmak için.
Amor fati.
5 yorum:
Hem belkileri hem de “neden?”leri çoktur hayatın, bazı sorular hiç cevaplanmamak, bazı kelimeler hiç konuşmamak içindir. Ama tüm hayatlar yaşanır neticede, öyle veya böyle tüm sınavlara bir şekilde girilir, mesele kabullenmekte ve hazır olmakta hayata..
ve ne olursa olsun sevmekte yazgıyı..
ama rüzgarda iteklenen bir yaprak gibi değil de, yolunu bulmaya çalışan bir su birikintisi gibi.
Ya bu yazıyı yazdığın gün ya da ertesi gündü, emin değilim, ben bu öyküyle karşılaştım. Hayat pek garip. Ama bu yüzden güzel. Bilmem neden sana da göstermek istedim, belki pek alakasız, ama olsun, vardır illâ bi' şey.
Hoşça kal.
Ah Leylâ ah...
Bahsi geçen öykünün girizgâhı budur:
http://hizliresim.com/G12lJN
Avare Karınca;
en sevdiğim makam "rast makamı" olan biri için ne kadar da güzel bir hediye, çok teşekkür ederim..
umarım hiç düşmez Yusuf çünkü ben sadece uçsun istiyorum. umarım öykünün gerisinde uçabilmeyi başarmış olsun.
güzel dilekler..
Yorum Gönder