Benim küçük kibirciğim eldeki şarap kadehine de, orta yaşlı ve gözlerindeki ışığı zekasına değil de libidosuna borçlu olan o adamlara da, Suriyeli küçük sabinin cüzdanımızdaki bozukluklar minik ve kirli ellerine şıkılasın diye bize medetlenmiş o bakışlarına da, zaafını aşk güzelleyen ruhu ürkek o beylere de ve hatta beyaz bir sabah namazına da keşf diyor.
Bunları birbirinden ayırtlayacak güne kadar yazmak boş ve zaman israfı. Zaten kitapçılar da kapaklarını o sefil ruhlarının tezahürü olan suratları kaplamış "bakıın, ben kitap yazdım" beşerleriyle dolmuş.
6 yorum:
Ya işte böyle.
Bekleriz.
Gençlik yıllarında, hep şöyle düşünürdüm; nasip olur da o günleri görürsem, hani tonton dedeler vardır ya, gün görmüş geçirmiş, işte o misal çok dinlediği kadar, çok da konuşan biri olurum... Öyle ya, o yaşlarda bile, bu fakir, susmasını dinlemesini konuşmasını biliyorsa, büyüdükçe, yeni insanlar, yeni hayatlar, yeni fikirler, yeni hisler tanıdıkça, sizin sevdiğiniz tabirle keşf ettikçe, o tonton dededen daha tabi ne olabilirdi, öyle ya!
Ama, şimdi pek öyle gelmiyor! Keşf'te hedefi on ikiden vuran ok, dilde ve kelimede, bile isteye karavanaya sığınıyor... Bir insanın içi, suskunluktan ya da çığlıklardan yırtılıyorsa!
Dili ya da kalemi, kelimeleri ne yapsın!
Can yakan, merhemin yarayı teskin edememesi değildir! Asıl kötü olan, şimdi ne olacağıdır!
.; ben expresyonist olmayı seçiyorum hayata karşı. bazen. sanat o yüzden güzel. dışavurmalı bazı güzellikler. tıpkı feracesinden gözleri taşan bir kadın hüznünde ve güzelliğinde.
Alper Gürkan;
ben hiçbir zaman aramadım. hep "rast makamı"na inandım. o yüzden yolculuğumu aramak değil, önüme çıkan rastlara "keşf" güzellemesi yapma üzerine kurdum. varmayı ise hiç önemsemedim. yazmak da tıpkı böyle işte.
elbette ki sorular var. hatta karadelik sorular. ki olmalı da. ama şunun gibi biraz; "aramakla bulunmaz ama bulanlar arayanlardır" tadında.
Yorum Gönder