Ary Scheffer Francesca da Rimini and Paolo Malatesta appraised by Dante and Virgil |
-Musavvir...
-Evet, suret yapan.
-Sıretlere münasip suretler yapan.
-Onu güzellikle yapan. Estetikle yapan. Bedaatle yapan.
-Kendi gibi yapan.
-“Zatıma mir’at edindim zatını / Bile yazdım adın ile adımı.” Özetlemiş mi?
-Güzellemiş.
*
-Bizim Yunus?
-Yunus gibi gelsem kaç kişi kanar bana? Susuzluğunun farkında değil ki insanlar.
-Yunus’un işi kandırmak değil.
-Nedir Yunus’un işi?
-Yalın olan hakikati söylemek. Süslemeden. Sade.
-Sen hakikatle kanmaz mısın? Suya kandığın gibi?
-Hakikat’e kanılmaz. Hakikat’e teslim olunur. Ama doğru, hakikat’le teskin olunur. Suya kanar gibi.
-Seni teskin ediyor mu Yunus? Enim ateşimi artırıyor. Terimi döküyor.
-“Kalpler yalnız o’nu anmakla itminan olur.” Diğer tüm malayaniler insanı daha da acıktırıyor. Haz hep “daha” diyor. Oysa itminan olunca insan daha fazlasını istemiyor.
-Haz duyanın nazı geçer. Allah’a.
-Vaz duyanın? Vaz 1 makamdır. Naz gibi.
-Nadanı terk etmemişsin yaranı arzularsın.
-İstememeyi istemek. Matmazel Noralia diyor ya… “ben istememeyi istemekten başka ne arzu ederim?” işte bu; Vaz Makamı.
-Güzel diyor. Gel gör ki hayat o değil.
-Değil. Bu yüzden Keşfsever’im ya. Her yere gidip, hiçbir yerin insanı olmamak.
-Yahudiler gibi…
*
-Ben kılıcım. Zain. Keskin, önce ve zarif. Zeyl: ince.
-Ve süslü. Zeyl’i boş ver ben seni anlıyorum.
-Süslü değil zeyn’li.
-Sen seni okuyana konuşuyorsun. Gözü sana takılana.
-Ben ruhumla konuşuyorum. Ruhumu duyana.
-Çığlık mı atıyor ruhun?
-Hayır. Bazen çok dingin. Bazen hınçlı. Bazen mahzun. Bazen kibr dolu.
-Sen çıktığın yerde yalnız kalmışsın. İnemiyorsun da.
-Benim Rapunzel saçlarım da yok. Kuyuda değil, tepede hapsoldum.
-Sen uçmayı hemen öğrenip uçmuşsun. Şimdi konamıyorsun.
-Beni sadece gök kurtarabilir. Ya da gökten gelen 1 kurban.
-Kendimi görüyorum sende. Zatımı görüyorum. Eksikliklerimi görüyorum. Acılarımı. Ağlayışlarımı. Utançlarımı. Sessizliğimi. Bazen gürleyişimi.
-Ben köşeli yıldızları sevmem.
-Batanları da sevmezsin sen. Bilirim.
-Evet, İbrahim gibi.
-Bana kendini anlatma. Ben seni bilirim.
-İbrahim’i severim. İçimizdeki putları deviren İbrahim’i.
-İbrahim… Bir kere rüyamda görmüştüm. Güzel adamdı.
-Ben hiç güzel rüya görmem. Zaten İbrahim de bana görünmez.
-Sen İbrahim gibisin. Sana görünce ne olur.
-Ben İsmail’im. Kurban bayramında doğdum.
*
-Müntekim.
-Bu esmaları başına sıçratma.
-Neden?
-Bu halinden eser kalmaz. Sen olmaktan çıkarsın. Ne keşfin kalır ne inceliğin ne zarafetin. İstemeyi istemek gibi bir derdin yoksa varsın olmasın bunlar. Bu da senin hayatındır. Sen zarifsin. Kanatların da zarif. Pıtı pıtı uçuyorsun. Uyu. Uyu da kanatlan bakalım.
-“Uçurumları sevenin kanatları olmalı.”
*
-Senin gözlerine daldım.
-Ben köşeli yıldızları ve tez kızaran gülleri sevmem.
-Biliyorum neyi sevip sevmediğini.
-Ben bilinmek istemiyorum. Keşf edilmek istiyorum.
-Neyin gizli ki keşf edeyim? Ben senin ruhun duyuyorum. Sen beni duyuyor musun? Duyabiliyor musun?
-Ben yankımda yaşıyorum. Yankımda kayboldum. Gürültü var. Kendimi duyamıyorum. Yankımı da.
-Ne diyorsun gürültü içinde?
-Ağlıyorum.
-Ne için?
-Kayboldum.
-Ah benim güzelim.
-Ben kimsenin değilim. Kendimin de değilim.
-O sürgüleri indir. Savaşmıyoruz.
-“Gözlerim nemli değil, gözlerim namlu”
-Gözlerini gördüm. Bana kendini anlatma.
-Karadelik görünmez ki.
-Karadelik değil gözlerin.
-Karadelik.
-Gözlerin gök. Gözlerin kubbe.
-Gözlerim mezar.
-Gözlerini severim ben. Ama ben kızarmam. Ben senin tetikteki elini de severim.
-Ben tez kızaran gülleri ve kolay sevenleri hiç sevmem.
-Ben bir tek seni sevmem. Ben tetikteki elini senden dolayı sevmem. Gözünü, ağzını senden dolayı mı severim? Ben kızarmadan severim. Ben yekünü severim.
-Ben egoist ve kıskanç Yehova gibi severim. Ben her güzele gönül verenleri de sevmem. Sevgisini sınamamış olanları.
-Köşeli yıldızları sen mi yarattın?
-Benim tanrım Rahman ve Rahim. Benim hiçbir köşem yok. Ben tek köşeli yıldızım.
-Sen sevmemişsin. Seversin sen de.
-Ben hiç âşık olmadım. Ben bir kez öleceğim. Tek bir kere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder