Ağustos 27, 2019

Ruh Müzem Sakinleri*

Henüz hiçbir yerini çok sevemediğim bu dünyada sanırım en çok burayı seviyorum. Ruh Müzem'i. Ancak keşf'i çok sevenlerin yürümeye sabır göstereceği tekinsiz bir patikası, belirsiz bir rotası var. Burası nihayetinde bir müze ama Ruh Müzem'in patikasına ancak rast makamı ile varılabiliyor. İsimlerin, cinsiyetlerin, şehirlerin, mesleklerin, zamanın hiçbir önemi yok. Ruhça konuşabilmek kafi.

Tam da bu yüzden yolu rast makamı ile buraya düşenlerin yeri Ruh Müzem'in en güzel köşesi;

"Merhaba,

Ben M.T. Tıp fakültesinde öğrenciyim, aynı zamanda sosyoloji okuyorum. Aklımın ilk erdiği zamanlardan beri insana, onun davranışlarına, fizyolojisine ve psikolojisine karşı derin bir ilgim var. Birkaç gün önce İdefix'ten Psikanaliz Yazıları dergisinin birkaç sayısını sipariş etmiştim. Elime nihayet bugün ulaştı. İdefix'in âdeti olduğu üzere yanında hediye olarak bir dergi göndermişler "Sabit Fikir". Haftalık ve aylık olarak yayınlanan birçok mecmuayı okumuş ve hiçbirinin içeriğini doyurucu bulmamıştım bugüne kadar. Bununla da yetinmeyip bu yayınlara karşı savaş açtım desem yeridir. Sabit Fikir Dergisi'ni de bu önyargı ile açtım, birkaç sayfa çevirdim ve bir yazıyla karşılaştım "Aşırılıklar Çağı'nda aşkın bir ruh: Simone Weil". Yazının giriş cümlesi "J.J. Rousseau'nun..." diye  başlıyordu. Şu sıralar Rousseau'nun Émile kitabını okumaktayım, bu nedenle sanırım istemsizce okumaya başladım yazıyı. Henüz kargo paketini yeni açmıştım, ayaküstü okuyuvermişim yazıyı. Yazarını hemen bulmalıydım, yazının başına döndüm ve sizin isminizle karşılaştım. Derhal sizin hakkınızda bilgi edinmeliydim. Bir blog sahibi olduğunuzu farkettim, kapısı zaten aralıktı, ben de içeri usulca sokuluverdim. Nerede ne var diye kurcalarken "Johann Pachelbel" yazdığını gördüm. Sanki birisi size ulaşmam için küçük ekmek kırıntıları serpiştirmişti her yere. Neden mi böyle düşünüyorum? Klasik müziğe büyük merakım vardır, listelerim neredeyse tamamen Chopin, Handel ve Yiruma'dan oluşuyor. Fakat klasik müzik türü içinde bir parça var ki onun yeri çok ayrı "Canon in D". Ardından ilk defa karınca görmüş bir çocuğun heyecanına benzer bir heyecanla daha fazla yazıya ulaşmalıyım dedim. "Ruhça" isimli bir yazınızı okudum ve bugünlük bu kadar kâfi dedim kendi kendime, doymuştum, yavaş yavaş tüketmeliydim. Ardından yaşamınıza ve eğitiminize dair bir şeyler bulma umuduyla birtakım aramalar yapsam da nafile. Sonra dedim kendi kendime bir ehemmiyet teşkil etmiyor zaten, varsay ki sayfaları oraya buraya savrulmuş sahipsiz bir günlükten notlar okuyorsun. Diyeceğim o ki, dergilere dair önyargım halâ yerli yerinde durmakta. Fakat düzenli olarak yazıyor iseniz yazılarınızı okumak için Sabit Fikir Dergisi'ni düzenli olarak edinmeye çalışacağım.

Saygılarımla."

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Selamlar blogunuzu takipteyim sizde beni takip ederseniz çok sevinirim. Birde blogumda bir mim var onuda blogunuzda cevaplarsanız sevinçten havalara uçarım :)

melanoglu29 dedi ki...

Gençlerin heyecanla kalem kağıda sarılıp yazma işiyle hemhal oluşları beni umutlandırıyor... Ne mutlu onlara ki her daim ulaşabilecekleri bir muhatapları var.

Zeynep Merdan dedi ki...

Melanoğlu;

ne mutlu bana da :)

Can Uzunyol;

neredeyse 10 yıl oldu buralardayım, bahsettiğiniz şekilde blog kullanmayı bir türlü öğrenemedim. Sanırım bu müzeye münasip olan da buydu.

güzel dilekler.