Kalbimin Kabri
Okurun yazarını seçişi gibi tıpkı yazar da seçer okurunu. Aşk, her tezatlığa ve mümkünsüzlüğe misafir olduğu gibi yazar ve okur ilişkisine de sirayet eder. Yaşamayan bir yazara aşık olunca; okunmamış her kitabını, açılmamış bir mektubun heyecanıyla tutar okurun elleri. Yaşamayan bir yazarı sevmek, gerçeküstü bir etki yaratır. Her şey tuhaf rastlantılarla muştulanır. İnsan bir şeyi çok fazla sevince sevgisine karşılık olarak Rastlantılar Nişanı bahşedilir ona sanki. Bu fikrin sahibesi bu yüzden kabir ve kalbi benzetir birbirine. Kalplerin de kabri olurmuş çünkü: Şam'da bir camii: Seyyide Zeyneb Camii. 1990'da açılmış. Meğer kalbinde Zeyneb bint Ali ve Ali Şeriati'yi saklıyormuş.
Yalnız yaşımız değil, aklımız da gencecikken aklımızı reşit kılan kitaplar ve o kitapların yazarı vardır. Yalnız o kitapların yazarı değil, gözleriyle irşat eden, acıyan akılların mürşidi vardır. O’ydu. Benimki O'ydu. Şeriati, ruhunu ateşe veren gözler için "Onu görmemiş olsaydım ne sönük bir bakışım olacaktı." demişti. Kendi bakışının kimlerin ruhunu ateşe verdiğini bilmeyecek. Ne hazin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder