(Kitap: Soren Kierkegaard / Korku ve Titreme
Johannes de Silentio'dan Diyalektik Lirik
çeviri; İbrahim Kapaklıkaya)
*
ilk kez bir yazara kitap imzalattım. ilginç bir deneyimdi. açıkgöz beşerler arasında yerimi muhafaza etmeye çalıştım, sıramı bekledim.
sırada beklerken, biraz budala, biraz koyun sürüsünden herhangi bir koyun gibi hissederken halimi; yaşayan tek bir insana hayranlık duymanın bana göre olmadığını, herhangi bir alanda ünlü, yetişkin, kıdemli birine ilginin, saygının ve hatta hayranlığın onunla aynı fotograf karesine girmekle alakalı olmadığını, bunları yapacağıma bir kez de olsa ilgi/saygı ve hatta hayranlık duyulan kişiyle gözgöze gelmenin, bir iki cümle kurmanın daha kaydadeğer olduğuna hükmettim. bunları yaptım mı peki, yarım yamalak. ama sorun bende değil ki. sevgim, takdirim, ilgim gibi küçüktü çünkü. yaşayan hangi ünlüyü, yazarı, sanatçı'yı hakikaten sevdiğimi söyleyebiliyorum ki.
belki de bu yüzden bu yaşıma kadar imzalattığım ilk kitap olma özelliğini taşıdı, yazara bile ait olmayan bu kitap. kaygı kavramını bulan bey'in çeviri kitabı. neyse ki yazar çeviriyi yapan beyi tanıyormuş hatta arkadaşıymış da sorun olmadı, vekaleten yazdı.
ama her şeye rağmen güzeldi. gezgin'i yazan ellere "keşif sever" yazdırdım.
2 yorum:
İmzalatmaktan önce ona sorabileceğim ya da söyleyebileceğim bir şeyin olması öncelikle...evet.
aslında en güzeli yüz-yüze, göz-göze temas N. her zaman konuşmaya değecek bir şey olmuyor.
Yorum Gönder