Çocukken kalbim ya da gururum kırılmıştı da yaptığı hataya karşılık benden özür dilemeye gelen arkadaşıma tokat atmıştım. Kalbini yaralasın diye bir söz de savurmuştum muhtemelen. Peşine vicdan azabı, yakıcı bir pişmanlık sarmıştı ruhumu ama Allah biliyor ya muhteşem bir şeyi bozmak, yıkmak, kırmak kadar hiçbir şey içime öylesine tesir edememişti. Ruhumu öylesine yoğun hissedememiştim. -İşte bu kesinlikle ateş.-
Belki de ben böyleyim. Muhteşem, delice -gökyüzünde kuşlar sanki- pırıltılı şeyler hissedip, en derin denizlerde yüzüp, sonu en boktan bitiren. Bu kusurlu, huzursuz ve azazil bozguncusu ruhu affet ama ben böyleyim. Bir şey en güzel olamayacaksa hiç olsun. Yok olsun. Ve kahr olsun. Bir çiçeği, muhteşem bir çiçeği dalından koparmak öylesine hazin ki, kalbim öylesine patlıyor ki onun zarif katline, gidip o çiçeği dalından koparıyorum ben. Öldürmek için. Öldürmek için.
Çiçeği değil.
İçimi. Öldürmek için.
Sadizm diye bir şey yok, sadizm dedikleri mazoşizmin çocuğu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder