Aralık 29, 2014
The King
Kingdom of Heaven / King Baldvin IV
Benim aşık olduğum Kral buydu. Ta kendisi.
Kibirli, gençliği çok güzel, zeki ama kaybeden Kral'a. Cüzzamlı Kral'a.
Afili kaybeden Kral'a.
Edward Norton'u da es geçmeyelim.
-Selahattin bahis dışı, o zaten Sultan, doğunun ve Kudüs'ün muhteşem Sultanı-
Aralık 27, 2014
Aralık 24, 2014
AZ
“Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin?
Haklısın. Belki de çok az.
O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum. Az.
Sen de fark ettin mi; Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış on binlerce kelime ve yüz binlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.
Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi.
Bu yüzden belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır. Belki de, seni az tanıyorum, demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. Belki de az, her şey demektir. Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir.”
''Seni az seviyorum'' dedi Derdâ.
''Ben daha az'' dedi Derda.
Bir daha da konuşmadılar.
Hakan Günday / AZ
Haklısın. Belki de çok az.
O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum. Az.
Sen de fark ettin mi; Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış on binlerce kelime ve yüz binlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.
Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi.
Bu yüzden belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır. Belki de, seni az tanıyorum, demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. Belki de az, her şey demektir. Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir.”
''Seni az seviyorum'' dedi Derdâ.
''Ben daha az'' dedi Derda.
Bir daha da konuşmadılar.
Hakan Günday / AZ
Aralık 22, 2014
.: Keşfsever :.
bana Zeynep ismini koydular.
ama adımı ben aldım: Keşfsever.
tıpkı yaşamak gibi. bazıları onlara 'verilen' yaşamı ve yazgıyı yaşarlar.
bazıları da kendi yaşamlarını yani yazgılarını kendileri yazarlar. cüz'i iradelerince.
'adımı' koyma özgürlüğü veren Zatına hamd olsun.
2014, en uzun gecede çekildi.
24. yaşımda.
ama adımı ben aldım: Keşfsever.
tıpkı yaşamak gibi. bazıları onlara 'verilen' yaşamı ve yazgıyı yaşarlar.
bazıları da kendi yaşamlarını yani yazgılarını kendileri yazarlar. cüz'i iradelerince.
'adımı' koyma özgürlüğü veren Zatına hamd olsun.
2014, en uzun gecede çekildi.
24. yaşımda.
Haz. |
AZ. |
Vaz. |
Aralık 18, 2014
.: dancing with the bear :.
belki de bu benim en çok sevdiğim filmdi. eskiden.
büyümemişken.
http://www.youtube.com/watch?v=TYi1nQf-GlE
Aralık 11, 2014
Keşfsever'in Ayelof'la 7 Durağı
Intro
"Bittikten sonra isim konur şiirlere"
"Bittikten sonra isim konur şiirlere"
Yazdı. Bir temmuz yazı. Keşfsever her zaman ki orman yürüyüşlerinden
birine çıkmıştı. Gün parlak, güneş sarı ve orman kasvetli soğuk yeşilliğine
nazaran en berrak yeşilliğindeydi. Âşık olmak için ne kadar güzel bir gün.
Hayır, papatya toplamak için ve kırlarda etekleri uçuran türden koşmak için
hakikatte. Beşeriyetin değil Kainatın güzelliğinde liriklenme günü.. Keşfsever’in içi nasıl da sarıydı o gün. Ne bir şey arıyor, ne özlemini çekiyor en müphem şeylerin ne de herhangi bir mazi gamının tesirindeydi. En berrak ve yalın
hallerinden birindeydi o gün ruhu.
bu.
I
"Nothing's gonna change my Woorld, Nothing's gonna change my Woorld"
I
"Nothing's gonna change my Woorld, Nothing's gonna change my Woorld"
![]() |
Beatles / Across The Universe http://www.youtube.com/watch?v=PN9n1bAahg4 |
Yürüdü. Ve birden aklına düştü.
“Bir çiçeğe sahip
olmak isteyen onun güzelliğinin soluşunu seyretmek zorunda kalır.”*
Gözleri donuk, yüzü ifadesizdi şimdi.
II
Lacrimosa
![]() |
Mozart / Lacrimosa http://www.youtube.com/watch?v=k1-TrAvp_xs |
Dayanamadı Keşfsever ve en softa sesiyle bu tezatlar mahşeri
küçük yaratığa baktı. “Sen, dedi. Sen Yusuf falan değil Azazil neslisin.
Güzelliğin adi bir kibr bahanesi sana. Ve zulm edenlerden olacaksın
sonunda nefsine.” “Bu mahlûka bunları yapmaya hicap etmiyor musun?” dedi,
hakir, tepeden bakan, yargılayıcı ve en öfke dolu sesiyle. Katıydı. Huzur ve
Musa kıssasındaki Musa’nın hızlılığı ve peşin hükümlülüğündeydi. Pis pis
sırıttı çocuk ve zerre umursamadan gururla Keşfsever’in gözlerinin içine baktı.
“İntikamımı aldım. köpeğimi korkutmuştu, haddini bildirdim”
dedi.
Ve koştu ormanın derinliklerine. Akşamın karalığı yeni
bastırıyordu. Ve çocuk şehrin aşağısına
gitmişti. Yüzünde alacağı intikamların hazzı ve içinde durmak bilmeyen bir
şevk vardı. Koştu, koştu ve ormanın artık kara ve korkunç olan şeytaniliğine
karıştı.
Keşfsever yazgısına sofuluğu koyan Yaratıcı’ya şükretti.
Nesl-i Azazil olmadığına şükr etti ama yüzünde beyaz sofu kibri belirdi.
Yargılarken öyle tepedeydi ki ve öylesine küçük görmüştü ki Azazil’i, en
nadide şükür hazlarından biri sandı beyaz kibrini. Güçlüydü ve iyi’liği kendi
iradesiyle seçmişti çünkü. Öyle sanıyordu.
![]() |
Kadebostany / Walking with the Ghost http://www.youtube.com/watch?v=PQDK6x1i8jY |
Kâbustu bu. Gecenin en kırmızı ve en siyah yerinde görülen bir kâbus.
Gözleri kırmızı ve sureti siyah bir silüet ona doğru yürüyordu. Yaklaşınca silüetin çok çekici bir adama ait
olduğunu fark etti. Gaddar bakışlı, küstah gülümsemeli tam bir cins-i ateşti
bu. Umursamadı ama içini kırmızı bir haz merakı bastırdı. Acaba bu adamı öpmek
nasıl olurdu diye düşündü. Haz’dan çok
merak vardı. Ve bu merak keşf değildi. Düşüncesi bitmeden ışık hızıyla dudaklarına yapıştı siyah siluetli adam Keşfsever’in. Ve Keşfsever o zamana değin bembeyaz olan heykelini kırmızı,
akışkan ve pür-i ateş halinde gördü. Kendini bırakıyordu ki
birden aklına elleri elma kokan ilk kadın'ın sözleri geldi. “Utanıyorum”
diyebildi. Kâbus değildi. Ama kâbus olmalıydı bu. Baştan çıkarılmıştı.
Ve bunun nedeninin o beyaz sofu kibri olduğunu bir an olsun bile düşünemedi.
Pişmanım, pişmanım ama keşf dedi. Keşf ettim dedi.
Geceyi sehere o gamlı eser bağladı. Ve ağladı. Pişman olması gerektiği halde
pişman olamamasına. Ağladı biraz.
Bu eser notalarınca.
http://www.youtube.com/watch?v=aVlyzznCxkQ
Tuva Semmingsen / Lascia ch'io pianga
IV
Üç İntihar Çiçeği
Aradan bir susmak zamanı geçti. Ve yürüyüşlerin birinde bir
mektup buldu Keşfsever, kağıtları sararmış ve zarfı pasaklı. İçini açtı ve belli
ki bir öyküsü olan fakat diline hiç aşina gelmeyen
mektuptaki şu sözlerin kalbini nasıl olur da bu kadar titreştirir olduğuna şaştı.
Göğsüne kekik sürerdi Nazlıcan. Bir narin kelebek ölüsü. Göğsümde bir sevda kelebeği. Vahşi bayırların
maralı, mor dağların kaçağı. Nazlıcan boşluğu aramızda.
Zarfı kapadı ve özenle
bulduğu yere kondurdu, zarfı bile perişan düşmüş o mektubu.
V
Adsız-Sessiz
Adsız-Sessiz
Sabah geldi. Sabah geldi. Ve sarıldı sabah’a Keşfsever. Bir cami önüne rast gelmiş sarılmalardaki gibi
sarıldı. Büyük caminin kainat lambalı ışıkları altında yanyana fotoğraf çekilen sevgililer gibi
sarıldı.
Ve üçüncü Kez önce Yusuf’a sonra Azazil’e benzettiği çocuğu
gördü. Öğleydi. Muzip, çocuksu bir gülüşle bu sefer; "Merhaba. Merhaba ben
Ayelof" dedi. Sofuluğunu elinden alan kırmızı-siyah gecesinden sonra tekrar gözüne masum ve çocuk gelen ve adının Ayelof olduğunu öğrendiği bu varlığa hiç de tepeden bakmadı Keşfsever bu defa.
Keşfsever’in yüzünde bir öğle güneşi
parlatan bir soru sordu çocuk.“Yürüyelim mi" dedi.
Yürüdüler. Ormana, etrafa, beyaz zambaklara, kurdun şimdi
kötü bir hatıraya dönmüş cesedine, narin kelebek ölülerine, kuşların "uç" seslerine,
çiçeklerin elvurulmamış ve toplanmamış hallerine beraber bakarak, konuşarak,
gülüşerek ve sonsuz hazda muhabbetler ederek yürüdüler. Dağlara tepelere
çıktılar. Kamp kurdular beraber. Üşüdüler. Önce başına, sonra göğsüne sardığı
kırmızı şalını sardı Keşfsever Ayelof'un bebeksi başına, "üşüme" dedi. Ayelof da
tıpkı bir babaannenin olan kara çoraplar giydirdi Keşfsever’in ayaklarına.
Sonra elinden tuttu Keşfsever’in ve söyledi çocuksu bir inanç ve
kararlılıkla: “Seni çok seviyorum. Hiç kaybetmek istemiyorum. Sonsuza kadar
benimle kalacaksın.”
O an için dünyadaki en mutlu insanlardan biri oldu Keşfsever
ama söylediklere inanmadı Ayelof'un. Asla yalan söylemeyen ama söyledikleri
doğru olmayan farklı bir lisanın sahibiydi Ayelof. Yalan söylemiyordu ama bu
dünyanın gerçekliğinde yaşamıyordu. Belki de çoktan azad olmuştu aklının
iplerinden. Kara, zeki, ışıklı ve çocuk gözlerinin için bakıp gülümsemekle yetindi sadece Keşfsever.
VI
Yusuf’u Kaybettim Kenan İlinde / Laura's Murder
Yusuf’u Kaybettim Kenan İlinde / Laura's Murder
![]() |
http://www.youtube.com/watch?v=BTHK_5IiHeo http://www.youtube.com/watch?v=FWrKck5asuA |
Ormanda bu sefer cansız ama yine de güzel, hala güzel o yüze
bakarken işte tüm bu saklanmış an’ları anımsadı Keşfsever. Eğildi ve önce yanaklarından sonra alnından
öptü Alyefo’nun.
“Sen öyle güzel bir çocuksun ki, tüm şerlerden korusun seni
Yaratıcı.” Ve nedensiz sorunun hatırladı şimdi cansız olan bu sureti gördüğü
anda ama’dan sonrasını getiremediği cümlenin.
“Ama bir tarladaki
çiçeğe sadece bakmakla yetinirsen, o hep seninle olacaktır; çünkü çiçek akşamın
ve günbatımının ve nemli toprağın ve ufuktaki bulutların parçasıdır. Orman bana
bunu öğretti. Senin hiçbir zaman benim olamayacağını, o yüzden de seni hiç
kaybetmeyeceğimi öğretti.“* Ve sıcacık damlalarla yıkadı masum suretin yüzünü. Alnında öptü ve gömdü dostunu.
Ve mezarının üzerine beyaz bir zambak soğanı ekti. Ve beyaz zambaklara bakıp söyledi;
"Belki meraklı ve keşf gözü açık çocuklar sularlar bunu da,
mezarının üzerinde beyaz baloncuklar çıktığını görüp, senin cennete gittiğine inanırlar…"
VII
Einsamer Hirte
Sonra bir güneş battı. Küçük prensin günbatımı seyr edişleri tadında bir ikindi seyrine tutuldu.
Einsamer Hirte
![]() |
Zamfir / Einsamer Hirte http://www.youtube.com/watch?v=0Wv3Ya9nskA |
Sonra bir güneş battı. Küçük prensin günbatımı seyr edişleri tadında bir ikindi seyrine tutuldu.
Dudaklarında en masum pembe çocuk tebessümü ve gözlerinde
ışk ışığı yine yollara düştü Keşfsever.
Ve ruhunun sesi olan o eser eşliğinfe mırıldandı kimsesiz;
"Ben hiçbir yerde durmamalıyım. Ben sürekli yürümeliyim."
"Ben hiçbir yerde durmamalıyım. Ben sürekli yürümeliyim."
Aralık 07, 2014
Kasım 28, 2014
Karakın
http://www.youtube.com/watch?v=bB0r4WbehTY
Intro - Zeyn
Yusuf'un nuru karalar kadar ak
Yusuf'un ruhu safiler gibi pak
I- Keşf
Yusuf bu defa kara bir şovalye
Güzelliği aşikar değil bu Yusuf'un
Ama Yusuf, hakiki bir Yusuf
Kuyu karalığında bu Yusuf
Mefhum-u Muhalif Yusuf'u bu.
Gözleri gibi ruhu da kara bu Yusuf'un
Yusuf Yunan'ın kahhar Nemesis'i
Yusuf Mısır'ın şeddeli Firavunu
Yusuf sanki nesl-i Azazil.
Yusuf'un krallığı tek kişilik
Yusuf'un hırsı yok ademoğullarının en'i olmaya
Yusuf'un şanı yok el doğrayan kadınlardan
Yusuf'un ihtiyacı yok beşer tenezzülüne.
II- Seyr
Ama nasıl mümkün olabilir
Nasıl bu kadar ak gülebilir
Yusuf'un tebessümü şerh edilsin tiz.
Yusuf'un gülmesi gelincik titremesi
Yusuf'un gülmesi serçe öksürmesi
Yusuf'un gülmesi ihtizaz-ı kalp.
III- Haz
Yusuf ak, Yusuf ak, Yusuf ak
Yusuf'ta su yok, o zaman yak
Yusuf yak, Yusuf yak, Yusuf yak
Yusuf'a yanmak bile afrodizyak.
IV - AZ
Yusuf Müntekim olacak
Yusuf Kahhar'ın abdulu
Gözlerim ateş akacak seyr ederken Yusuf'u
Kalplerde bengisu yanacak.
Yusuf aşk, Yusuf aşk, Yusuf aşk
Hayır inkar ediyorum
Hayır, kafirim
Yusuf'u sevmek aşk bile değil.
V-Vaz
Yusuf'un nuru karalar kadar ak
Yusuf'un ruhu safiler gibi pak
2014, Güz.
Kasım 26, 2014
ZM / Yazmalık Yaşamak Biriktirmeye Gittim
Benim küçük kibirciğim eldeki şarap kadehine de, orta yaşlı ve gözlerindeki ışığı zekasına değil de libidosuna borçlu olan o adamlara da, Suriyeli küçük sabinin cüzdanımızdaki bozukluklar minik ve kirli ellerine şıkılasın diye bize medetlenmiş o bakışlarına da, zaafını aşk güzelleyen ruhu ürkek o beylere de ve hatta beyaz bir sabah namazına da keşf diyor.
Bunları birbirinden ayırtlayacak güne kadar yazmak boş ve zaman israfı. Zaten kitapçılar da kapaklarını o sefil ruhlarının tezahürü olan suratları kaplamış "bakıın, ben kitap yazdım" beşerleriyle dolmuş.
Kasım 17, 2014
Kasım 15, 2014
At
bir at kadar hırslı. genç, gururlu, küstah bir at kadar. at. at.
hayattan tek bir şey istemeyen ve sadece koşan bir at kadar.
at. at.
ama. ama. varacak bir şey yok.
adımlarına kimse yetişemez.
ve koşmak isterse gerçekten.
soluğu sadece uçurum kenarında alabilecek bir at kadar.
o halde neden varılacak bir kervansaray yok?
at. at.
Kasım 14, 2014
Ekim 30, 2014
Anlat Firuze.
Selanik. Adını müzisyenden almış mekan. Asla teskin olmayan bir sine. Fonda firuze. Ortayaşlı, çapkın adamlar. Güzel kahveler. Karşıda bar müdavimi gençler.
Bu akşam buradayım. Bu an'nın içinde. Kafamda bir sürü .oktan dünya endişesi.
Henüz alınmamış bir sipariş. Bedbaht sınav sonuçları. Umrumda mı dünya.
Ve;
"anlaat
bir zaman nee
dayanılmazz
güzelliktee
olduğunuu"
Bu akşam buradayım. Bu an'nın içinde. Kafamda bir sürü .oktan dünya endişesi.
Henüz alınmamış bir sipariş. Bedbaht sınav sonuçları. Umrumda mı dünya.
Ve;
"anlaat
bir zaman nee
dayanılmazz
güzelliktee
olduğunuu"
Ekim 24, 2014
Benim Cevabım Sensin
Hangısı daha guzel?
muhataptan duyulan "senın cevabın benım."
yoksa; muhataba soylenen, "benım cevabım sensın." cumlesı mı?
ikısı de bencıl. bırıne cevap olmak mı daha guzel, bırının bızım sorumuza cevap olması mı?
hangısının sorusu daha kıymetlı?
zıhnıme tecavuz edıyorlar. kalbımse 'benım cevabım sensın' durulugunda suyunu yudumluyor.
belki de bu yüzden; "Benım cevabım sensın" cumlesı, muhataptan duyulan "senın cevabın benım" cumlesınden daha bencıl degıl, sadece daha asık bır cumledır.
muhataptan duyulan "senın cevabın benım."
yoksa; muhataba soylenen, "benım cevabım sensın." cumlesı mı?
ikısı de bencıl. bırıne cevap olmak mı daha guzel, bırının bızım sorumuza cevap olması mı?
hangısının sorusu daha kıymetlı?
zıhnıme tecavuz edıyorlar. kalbımse 'benım cevabım sensın' durulugunda suyunu yudumluyor.
belki de bu yüzden; "Benım cevabım sensın" cumlesı, muhataptan duyulan "senın cevabın benım" cumlesınden daha bencıl degıl, sadece daha asık bır cumledır.
Ekim 19, 2014
Ekim 18, 2014
Ekim 16, 2014
Büyük İskender
"husn-u zandan hazretı hakk'a senı men etmesın
curum ve ısyanın ne rutbe olsa da zenb-ı kebır
marıfetle kalbını tezyın eden ehl-ı kemal
zenbını afv-ı huda'ya karsı eyler sagır"
(allah'a husn-u zandan alıkoyacak kadar gunahını buyuk gorme. cunku rabbını bılen bır mumın ıslemıs oldugu gunahı o'nun keremı yanında kucuk addeder)
curum ve ısyanın ne rutbe olsa da zenb-ı kebır
marıfetle kalbını tezyın eden ehl-ı kemal
zenbını afv-ı huda'ya karsı eyler sagır"
(allah'a husn-u zandan alıkoyacak kadar gunahını buyuk gorme. cunku rabbını bılen bır mumın ıslemıs oldugu gunahı o'nun keremı yanında kucuk addeder)
ibn ataullah el-ıskenderı / hıkemul ataıyye
Ekim 07, 2014
Eylül 25, 2014
Lanet
Hiç üzülememek aynı zamanda hiç mutlu olamayacak olmaktır. Selam olsun ettiğim zühd duam, selam sana. Sonsuza kadar lanetledin beni.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)