“sanırım değişen benim, bunu anlamak güç değil, hoş da değil elbette. Başka çıkar yolu yok, bu değişimlerin ben’den olduğunu kabul etmem gerekiyor. Bir şey daha var: çok az düşünen bir adam oldum. “
Ne kadar ben’iyle şahlandırıp öznesini, bitirse de cümlesini Sartre, katılmalıyız ona ve çizmeliyiz altını cümlesinin. Bunu ‘hepsi hepsi duvarda bir tuğla’ olan ben de söylesem doğruluğu değişmeyecek.
İstediği kadar ortada olsun hakikat, biz onu etrafını çevirmiş pencerelerden seyrediyorsak, hepimiz baktığımız yere esas, gördüklerimize de en güzeli diyeceğiz. .
***
“ağzında o kim bilir hangi fırından çıkma şeyi
Bilsin aslanlığını bilecekse o hayvan
Kükresin de görelim ekmeği ağzından sarkıtan
Azan tek duramaz azan azdığıyla kalmaz
Azma bahanesidir azlık
…
O senin ekmeğe diş geçirmiş aslan teranesini
Gel de benim külahıma anlat”
Aslanın ağzından ekmeği alıp, tahtından indirmek isteyen Marksizm.
Dönemin hâkim anlayışı liberal rasyonalizm’e karşı başlıca alternatif diye bahsediyor A. Heywood Marksizmden. Hâkim anlayışın yerine geçmek isteyen hevesli Marksizm.
Gördüğü, dokunduğu, beş duyusuyla var ettiği dünyasının eşit bir yer olmasını düşleyen ümitvar Marksizm.
Sınıf bilinci gelişirse çatışma kendiliğinden olacak, kavga idimizde var diyen, asi, dik başlı Marksizm.
Ve gerçekleştiğinde komünizm, kendi kaderini kendi şekillendirecek insanlar dolacaktı yeryüzünde, hayalci Marksizm.
***
“Bu mekanik aşağılık dünyadan, idare, hukuk, siyaset, çekişme, itişme, keşmekeş, kaba çirkinlikler, mutlu hayatın rezillikleri, günümüzün ahmak ve mutlu azınlıklarının bir kurtuluş kapısıdır.”
Ütopyacılığın alt başlıklarından görülür idealizm. Olması gereken, istenenlerdedir kafası. Çözüm bulamaz, kızar, içerlenir de savaşlara, ‘adil savaş’ların nasıl olması gerektiğini der bize.
Saldırganın ancak adil olarak, bir iyiyi gerçekleştirmek, kötüyü önlemek maksadıyla hareket etmesi gerektiğinden bahseder. ‘Hangi savaşı iyiler başlatır’ı sanki hiç düşünmeden.
Özünde iyi biridir idealizm, zaten onun kalbi hep temizdir.
Keşke mümkün olsa, olabilse de görsek, görebilsek idealizmi.
Belki iyi insanlar olursak görebiliriz.
***
“Çevreye belli bir aşinalık sağladıktan sonra Paris’in 16. Kısmında Götebourg sokağı 15 numaralı apartmanda kapalı kapılar ardında birkaç kitabımla baş başa kalmıştım. İki şey dışında her şey benden ayrılmış veya ben onları terk etmiştim. Herkes ve her şey bende bitmişti. Bu iki şeyden biri Mevlana’nın mesnevisi, diğeri ise yalnızlığımdı.”
“dünya görüşlerini üç kümede toparlayabiliriz, Maneviyatçı, Materyalist ve İslami.” Sonra devam ediyor, Aliya İzzetbegoviç;
“En eski zamanlardan bugüne kadar ortaya atılmış bütün ideoloji, felsefe ve düşünce sistemleri bu üç temel dünya görüşünden birine dayanmaktadır. Bunlardan birincisine göre, yegâne veya esas varlık “ruh”tur, ikincisine göre maddedir. Üçüncüsüne gelince, o ruh ve maddenin bir arada var oluşundan çıkmaktadır.“
Ve zıddiyetler cetveli şeklinde önümüze çıkarıyor düşüncesini. Materyalizmin maddesiyle varlığına, maneviyatçının ruhuyla şuuruna, İslam’ın tek kelime “insan”ıyla tamamlıyor buluşunu.
Reddetmiyor maddeyi, olmaz demiyor ideallere, felsefelerin, bulunan, denenen ideolojilerin üstüne kendince bir buluş bulup, belki de bunu denemeliyiz diyor Begoviç.
Yehova hükmetse de dünyaya biz hala dindışında yaşıyoruz. Ve dinden bahsetmenin güçlüğünü yaşıyoruz.
“evet, ilmektir boynumdaki ama ben
Kimsenin kölesi değilim
Tarantula yazdılar diye göğsümdeki yaftaya
Tarantula benim adım diyecek değilim”
***
Sonuçta ve sonunda,
Baktığımız yerden hep güzel görünenler ve hep gerçek dediklerimiz.
Herkes doğru, söylediklerimizin hepsi de gerçek ama,
Muhakkak vardır bir hakikat.
***
Alıntılar;
J.p Sartre, bulantı, oda yayınları, syf: 10
İsmet özel, Of Not Being A Jew, şule yayınları, syf: 12
Ali Şeriati, yalnızlık sözleri, fecr yayınevi, syf: 135
Şeraiti, syf: 57
İsmet özel, syf:10