Ağustos 30, 2012

Keşfsever'in Lotus'la Konuşması II


K;
-öyle şeylerin ters göründüğünü ama aslında kayda değer olduğunu fark ettim ki, bu konuda zorlanacağımı zannetmiyorum. kabala'yı biliyorum, geçen sene tuhaf bir merakla okuduğum bir kitabı da vardı.

(#16026100)
yazıyı okudum. öyle bir nokta ki burası sesten ziyade, susmak daha anlamlı.

osho'ydu sanırım, evet osho. kitabında hz. isa’nın bir buda olduğunu ve budaların hakikatin bilgisini bilen kişiler olduğunu söyleyerek devam ediyordu; reenkarnasyon un bir hakikat olduğunu, bunu hz. İsa’dan önce doğan buda'nın bildiğini, isa’nın da bunu bildiğini ama reenkarnasyonun insanları "diğer hayatımda yaşarım" düşüncesine itip, tembelleştirdiği için insanlara bir hayatın olduğunu söylediğini ekliyordu osho.

bu ben de yeni bir ufuk açtı.
belki de, hakikat farklı suretlerde görünürdü. belki de, budizm, o, bu şu da, hakikat olabilirdi.
işte bu düşünce, beni tekliğin yanıltıcı "olabilirliğine" götürdü. ama inancıma etki etmedi.
çünkü son yansımanın, islam olduğuna inanıyorum.

bloguma bakmışsınız, teşekkür ederim. kendimle ve yaşamımla ilgili olan sözler yerinde. alçakgönüllülük yapmıyorum yani. akli ve hissi yönden vasat biriyim.

kabalayla ilgili bilgilerinizi yazdığınız bir yer varsa, okumak isterim.

L;
dediğim gibi özgür seçim özgür irade.

bloğunuza baktım. oldukça yoğun. aslında bakmayı daha yeni bitirdim desem daha doğru olur.

maalesef benim bir bloğum yok. kabala ile ilgili yazdığım bir yer de yok. ben kendi çapında bir adamım. hiç bir gruba üye değilim. fakat şu kadarını biliyorum. kabala da doğru adres önemli. bu sebeple size bilgi için şu kitabı özellikle öneriyorum.
http://www.kabalci.com.tr...edinmek-9786055465902.htm

K;
-bu arada kabala'yı ilk nereden ya da kimden duydunuz?

L;

kabala'yı hiç bir yerden ve kimseden duymadım.
yani bir kulak aşinalığı vardı sadece.

sadece tesadüf diyelim. ben romanlarımı yazdıktan bir süre sonra. bir arkadaşın odasındaki kitapları karıştırırken ya ver şunu bir okuyayım dedim. ne ile karşılaşacağımı bilmeksizin. sadece başlığı ve içinde gördüğüm bir kaç cümle ilgimi çekmişti. kitabı okuyanda yoktu zaten. fakat şaşırdım. ne yalan söyleyeyim bu kadarını ummamıştım. 35 senelik hayatımda lönk diye oturdu bütün taşlar. yani en azından bende öyle oldu.

K;
-kabala azınlığın duyduğu, bildiği bir ilim. aslında gizli bir ilim. genelde masonlar, tuhaf insanlar merak salıyor. bu amaçla sordum.

ilginç ve cezbedici kuralları var. bana "beşeri güç" elde etme amaçlı bir şey gibi geliyor. tasavvufun somut olanı. ya da daha beşeri, daha güçlü olanı.

yolun yarısına bile gelseniz, buldum demeyin yine de. kabala'ysa hele tutunduğunuz.




L;
-dediğim gibi ben hiç bir gruba üye değilim ve şu ana kadar söylediğiniz tarzda bir şeyle karşılaşmadım.
öte yandan ben kabala savunucusu da değilim.
fakat bu yöndeki sezgimin doğru olduğunu düşünüyorum.

işin gerçeği hanımefendi ben dinler üstüne, yaratıcı üstüne bütün bu süreçler üstüne çok kafa -çok fazla- yormuş ve yorulmuş bir insanım. yıllarca namaz da kıldım. kimse söylemiş değildir kılmamı. 12 yaşında kendi kendime başladım. üstelik en zoru olan sabah namazıyla. sanıyorum ta o zamandan o mutlak gücü arıyordum. yaratıcı diyelim buna. ancak elbette yaş ilerledikçe dünya eskisi gibi görünmemeye başladı. geçmişte öğretilen şeylerin ve bize sunulan hayat tarzının doğruluğu fazlasıyla şüpheli bir hal alıyor.
sanıyorum yoldan çıktım!
şaka bir yana ben dünden bugüne yürüyen bir adam değilim. galiba bu nokta tevazuyu bir süre askıya almam gereken nokta.

benim için endişe edilecek bir şey yok. ve kaybetmekten korktuğum bir şey de yok.
Allah mı? o öyle de böyle de her daim benimle. ve ben günahlarımla bile ona yürürüm.

yani mesele kabala bile değil benim için. ama dediğim gibi sezgilerimin doğru olduğuna neredeyse eminim.


K;

-deistsiniz, güçlü bir şekilde bir yaratıcıya inanıyorsunuz. ama deist olmak yeterli değil. en azından din'ler için böyle.

emin olun kafası karışık, nefsi ve vicdanı arasında kalmış, dinle gidince "dünya mutsuzu", dini boşlayınca "iç huzursuzu" olan birçok insan var. onlardan biriyim zaten.

yaratılanlar adedince olsa da yollar, bazı bence'lerden uzak durmalı insan.

onlar nefislerine zulmediyorlardı, geçiyor kitapta. belki de nefsine zulmedenlerdendiniz, beşeri yönünüz, nefsi arzularınız, hevalarınız, sizi farklı düşünceler bulmaya sevk etti. benliğin akıl almaz savunmaları var.

fikir yürütüyorum sadece, bazen elimizdekiler çorak oluyor, tatmin edici olmuyor. cemaatlerde ve bazı dini
kurallarda hissettiğim gibi. insana aradığım, ihtiyaç duyduğum bu değil tatminsizliği veriyor. ama emin olmalıyım bu tatminsizliğin nefsi olmadığına. ruh'umuz açsa peşine düşmeliyiz bu yeni arayışların. nefsi olmadığına emin olarak.

dediğim gibi, fikir yürütüyorum ben, nefsinizi düşünün. oradan başlamışsa terslik olmalı arayışınızda.

L;
-özgür irade özgür düşünce.

her şeyin başı budur. burası sıfır noktasıdır.

ben bu noktaya sahip olduğum her şeyi unutarak geldim. çektiğim acıları bilemezsiniz. geçmişin zincirleri o kadar güçlüdür ki adeta derinizi yüzerler.
sonra her şeyi unutup sina çölüne gidersiniz. her şeyden vazgeçip ve her şeyi unutmak gibidir bu. ve ancak ruhunuzu sıfırladığınızda gerçek gerçek size parlar.

nefs denen şey, insanın arzu isteğidir gerçekte. daha doğrusu arzunun gerektiğinden fazla, kontrolsüzce tatmin edilmeye çalışılmasıdır. arzu insan içindir ama ancak fazlası zarardır. ve bu fazla haline islam literatüründe nefs denir. ama gerçekte bir öcü değildir. sadece öcüye dönüştürülmüştür.
öte yandan şeytanda soyut bir kavramdır.

neyse. bu uzar gider.

Hiç yorum yok: