Kasım 28, 2012
Kasım 26, 2012
Kasım 25, 2012
Tanımlar, VIII / Kaba Oyalanma - Mutluluk
"fransız şair Gerard de Nerval'in bir kitabını okudum. en sonunda aşk acısından kendini asan şair, hayatının aşkını sonuna kadar kaybettiğini anladıktan sonra, Aurelia adlı kitabının bir sayfasında, bundan sonraki hayatın kendisine yalnızca "kaba oyalanmalar" bıraktığını söyler."
syf: 189
"iki kere eskiden de yaptığı gibi saçlarını çekiştirdi, üç kere lafa karışmak için fırsat kollarken nefesini içine çekip omuzlarını hafifçe yükselterek bekledi. ...güzelliğinden ya da kendimi çok yakın hissettiğim hareketlerinden ve teninden sızan bir ışık, bana dünyanın gitmem gereken merkezinin onun yani olduğunu hatırlatıyordu. geri kalan yerler, kişiler, meşgaleler kaba oyalanmalardan başka bir şey değildi."
syf: 264
"bir akşam Füsun'un karşısında oturmanın verdiği huzur içimdeki cinleri yatıştırınca, mutluluğun çok basit ve herkesin bilmesi gereken reçeteyi keşfedip kendi kendime mırıldandığımı hatırlıyorum.
mutluluk, insanın sevdiği kişiye yakın olmasıdır yalnızca."
syf: 283
*
Orhan Pamuk / Masumiyet Müzesi'nden
syf: 189
"iki kere eskiden de yaptığı gibi saçlarını çekiştirdi, üç kere lafa karışmak için fırsat kollarken nefesini içine çekip omuzlarını hafifçe yükselterek bekledi. ...güzelliğinden ya da kendimi çok yakın hissettiğim hareketlerinden ve teninden sızan bir ışık, bana dünyanın gitmem gereken merkezinin onun yani olduğunu hatırlatıyordu. geri kalan yerler, kişiler, meşgaleler kaba oyalanmalardan başka bir şey değildi."
syf: 264
"bir akşam Füsun'un karşısında oturmanın verdiği huzur içimdeki cinleri yatıştırınca, mutluluğun çok basit ve herkesin bilmesi gereken reçeteyi keşfedip kendi kendime mırıldandığımı hatırlıyorum.
mutluluk, insanın sevdiği kişiye yakın olmasıdır yalnızca."
syf: 283
*
Orhan Pamuk / Masumiyet Müzesi'nden
Kasım 22, 2012
Cahit Zarifoğlu / Anılar Defterinde Gül Yaprağı
anılar defterinde gül yaprağı
gibi unutuldum kurudum
...
bir başıma tenhalarda kahroldum
sen kimbilir, rüzgarlı eteklerinle
kimbilir hangi iklimdesin, ben
... bu sessizlikte
deli gibiyim
bu sessizlikte
...
A. Schopenhauer'dan & Budala
http://zekizabeth.deviantart.com/favourites/?offset |
benim. buradaki budala benim.
*
Başkalarının görüşü hakkında duyulan abartılı kaygıyı daha ayrıntılı bir şekilde açıklamak için burada, kökleri insan doğasındaki o budalalığın koşullarının uygun bir karakterle buluşmasının yarattığı ışık efektiyle, ender bir şekilde kayırılmış oldukça abartılı bir örneği bulunabilir. Sözü edilen örnek, Times dergisinin 31 mart 1846 tarihli nüshasındaki, intikam amacıyla ustasını öldürmüş olan Thomas Wix adlı zanaatkar kalfasının idamının infazına ilişkin bir haberdeki bir bölümdür:
“İdam için belirlenen sabah, saygıdeğer cezaevi papazı tam
zamanında onun yanındaydı. Ancak Wix, sakin davranmasına karşın, din adamının
nasihatlerine ilgi göstermedi: onun gönlünde yatan asıl şey, utanılası sonunu
izleyeceklerin önünde büyük bir cesaret göstermekti.. Sonra bunu başardı da. Acımasızca
hapishanenin yanında kurulmuş bulunan idam sehpasına giderken geçmesi gereken
avluda şunları söyledi: ‘hadi bakalım, doktor Dodd’un söylediği gibi, az sonra
büyük sırrı öğreneceğim!’ kolları bağlı olmasına karşın, idam sehpasının
basamaklarını en küçük bir yardım almadan çıktı; yukarı vardığında, sağdaki ve
soldaki izleyicilere referans yaptı, bu referanslar orada toplanan kitlenin
çılgın gibi alkışlarıyla yanıtlandı ve ödüllendirildi vb.”
Bu olay, ardından sonsuzluk gelecek ölümün en korkunç biçimi
burnunun dibindeyken, bir araya toplanmış izleyiciler yığınında uyandıracağı
etkiden ve onların zihinlerinde oluşturacağı görüşten başka bir şeyi dert
etmeyen şan hırsının en güze örneğidir. Arthur Schopenhauer / Aforizmalar: Bir Kimsenin Neyi Temsil Ettiği Üzerine (Syf : 56-57)
Kasım 20, 2012
Kasım 17, 2012
Ölmeden Önce Yapılacaklar Listesi I
1. ölmek.
2. -kaygısız ve korkusuz- denize girmek.
3. uzlete çekilmek.
4. mezarlıkta bir gece geçirmek.
5. çarşaf giymek.
6. siyah kapşonlu bir kafayla bara girmek.
7. yüksek, yüksek bir yerden atlamak.
8. herhangi bir hayvana uzun süreli dokunmak.
9. yeniden, bir tane, uzun koyu saçlı bir barbie bebek almak.
10. bilinmeyen bir alıca, kapıya, adrese herhangi bir şey göndermek.
11. sırf o'na benziyor diye biriyle konuşmak.
12. bağırarak, haykırarak söyleyebileceğim bir cümle bulmak.
13. dayak yemek.
14. bir daha saçlarımı kazıtmak.
15. rezil olacağımı bile bile bir işe girişmek.
16. yüzümü kızartacak bir durum bulup, bile bile, uzun uzun içine girmek.
17. gözgöze gelmek.
18. kan kardeş olmak.
19. böceklerin, çiçeklerin ve otların sardığı bir toprağa uzanmak.
20. bir figür dahi bilmeden dans etmek.
21. önce kahredecek, sonra mutluluktan uçuracak bir yalan söylemek.
22. uykusunda güzel bir yüzü seyretmek.
23. hüngür hüngür ağlamak.
24. sevmek.
25. hakkında hiçbir şey bilmeyeceğim bir mektup arkadaşı bulmak.
26. bir melodi yapmak.
27. gerçek bir mutluluğa varmış bir yüz'ün resmini çekmek.
28. kahretmek.
29. mum alevine daha uzun dokunmak.
30. herhangi bir şeye, esere ya da insana ilham vermek.
31. inek sağabilmek.
32. dilenci kılığına girmek.
33. anne olmak.
34. şımarık çocukları anne babaları görmeden korkutmak.
...
23. hüngür hüngür ağlamak.
24. sevmek.
25. hakkında hiçbir şey bilmeyeceğim bir mektup arkadaşı bulmak.
26. bir melodi yapmak.
27. gerçek bir mutluluğa varmış bir yüz'ün resmini çekmek.
28. kahretmek.
29. mum alevine daha uzun dokunmak.
30. herhangi bir şeye, esere ya da insana ilham vermek.
31. inek sağabilmek.
32. dilenci kılığına girmek.
33. anne olmak.
34. şımarık çocukları anne babaları görmeden korkutmak.
...
Kasım 14, 2012
ZM / Sana Yağmur Yağmaz Mı Ki Hiç?
2012, kasım 14 / 14.41 ben bugün onlarca, onlarca kuş gördüm. tepemde uçuştular. |
ben en çok yağmuru severim.
bana ağlamayı ve o'nu anımsatır.
insan'ı ve toprak halimi.
yağmur altında oturuyordum.
ıslanıyordum.
hava yukarıdaki kadar kara değildi.
(gerçek değil bu resimler, karartıyorum gerçek renklerini.
-gerçi neye göre gerçek renkleri değil. bunu kimse bilemez ki. kimin gördüğü renk gerçek renk ki. belki de gerçek renkleri tam da yukarıdakilerdir)
elimdeki zeytinli poğaçayı kemiriyordum. öğle yemeği niyetine.
üzerimde bir ağırlık hissettim, fark ettim. sonra da elinde şemsiyesiyle yürüyen mütebessüm amca'nın bakışlarını.
ben bu lafı sevmem. ben bu lafı çok alay ettim. ama amcanın sözünü, cümlesinin vurgularını ve elbette yüzündeki tebessümü sevdim.
"cici kız sana yağmur yağmıyor mu ki hiç?"
(yani sen ıslanmaz mısın yağmurda ki böyle şemsiyesiz yağmur altında duruyorsun)
gülümseyerek ve başımı yana sallayarak; "ı-ı" dedim.
amca şemsiyesiyle kayboldu, arkasından biraz baktım. sonra ayağa kalktım. gökyüzüne baktım.
sonra, onlarca, onlarca kuş gördüm.
sanki benim için uçuştular.
hoşuma gitti. çok hoşuma gitti.
sonra da elimdeki telefonun düşük çözünürlüğüyle somutlaştırdığım bu an'ları sakladım.
2012, kasım 14.
Kasım 12, 2012
A. İlhan / Ağustos Çıkmazı
...
kendini martılarla bir tutma
senin kanatların yok
düşersin yorulursun
...
bir deniz kıyısında otur
gemiler sensiz gitsin bırak
herkes gibi yaşasana sen
işine gücüne baksana
evlenirsin çocuğun olur
sonun kötüye varacak
...
*
-şarkısı daha güzel şiir-
kendini martılarla bir tutma
senin kanatların yok
düşersin yorulursun
...
bir deniz kıyısında otur
gemiler sensiz gitsin bırak
herkes gibi yaşasana sen
işine gücüne baksana
evlenirsin çocuğun olur
sonun kötüye varacak
...
*
-şarkısı daha güzel şiir-
Kasım 09, 2012
ZM / Rugan Ayakkabılardan Vazgeçen Derviş
böylesine yürümek -mümkün olabilse- |
*
Bakışları ayaklarına kayar olmuştu birkaç gündür genç kızın.
Sıska bacaklarının bitimindeki topukları yaralanmış zayıf, beyaz ayaklarına.
Yeni alınmış kahverengi kadife -neredeyse erkek ayakkabısı- ayakkabılarının
kaprisi topuklarına yaralar bırakmıştı. Parlak zeminler üzerinde tak tak ‘ben
geldim’ sesi bırakmayan ama sağlam, yol için, uzun yol için, yürümek için uygun
ayakkabılardı ayaklarındaki.
‘Zehirli cümleler var’ diye geçirdi içinden, yolda yine
ayaklarına bakarak yürürken. Aklına yapması icap eden bir iş geldi, hızlı
adımlarla mağazaya yöneldi. Gündelik elbiselerin ve elbiselere uygun tarzdaki
ayakkabıların oluştuğu kısımdan uzaklaştı. Gitmesi gereken bölüme; şık ve iş
kıyafetlerin olduğu kısma yöneldi.
Hızlı adımlarla aranırken, birden gözü ince topuklu, siyah
rugan bir çift ayakkabı’ya takıldı. 3-4 saniye gözleri ayakkabıda takılı kaldı.
Donuklaştı. Aklına yine zehirli cümleler geldi.
Sonrası 1 saniye bile sürmeyecek zihindeki anlık görüntü tasarılarıyla
devam etti. İnce topuklu, siyah rugan ayakkabılar’ı topukları yaralanmış
ayaklarında düşündü. Ve ayna karşısında ayaklarındaki duruşunu. Ayakları zarif, silueti
daha da ince gösteren, vuruşlarının parlak zeminde tak tak ‘ben geldim’
sesleriyle ince topuklu, siyah rugan ayakkabı’ların gerçekten de cezbedici
olduğuna hükmetti.
Anlık bir yönelişle eli sivri topuklu, siyah rugan
ayakkabıların tekine uzandı. Dokundu. Aklına az önce şimşek hızıyla aklından
geçen görüntüler geldi. Kabine yönelmeyi düşündü ki durdu. Hiçbir şey yapmadan
durdu. Birden gözlerinde keskin bir ışık, dudaklarında ince bir tebessüm
belirdi.
Durdu. Hızlı, bedenine göre yere oldukça güçlü basan
adımlarıyla ayakkabıyı aldığı yere bıraktı. Ona pek de aşina olmayan dik bir
yürüyüşle ve sağlam adımlarla durduğu yerden uzaklaştı. Topukları yaralanmış,
zayıf ayaklarını saran, yol için, uzun yol için, yürümek için en uygun
ayakkabılar olan kahverengi süet, düztaban –neredeyse erkek ayakkabısı- ayakkabılarına
baktı.
Bir an kulakların ulaştığı her yerde ‘lonely shepherd’ melodisi
-1 dakika 39 saniyesinden itibaren- yankılanıyor sandı.
Yüksekçe bir yere bakar gibi;
zafer'le gülümsedi.
*2012, kasım 9.
-ferrarisini satan bilge'den bozmaca, ironik başlık-
Kasım 08, 2012
Kasım 06, 2012
Kasım 01, 2012
Kıskançlığa Güzelleme: Ukde'li Gözlerde Anlık Parlayan Ateş
"baktım. bakmaktan şiddetli bir zevk aldım. yine de değerli bir acıydı
bu."
Charlotte Bronte / Jane Eyre (syf: 351)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)