konser ne güzeldi. hani neredeyse bu zamanın iki ozanı, saz üstadı -sazı ve sesini pek sevemesem de- iki dostun -erkan oğur & ibrahim hakkı demircioğlu- bu toprağın deyişlerini, bestelerini, gün yüzüne çıkarttıkları ezgileri ne güzeldi. sahneye çıkarken dahi gündelik kıyafetler tercih eden halleri ne güzeldi. meğerse final'e saklanmış, o yüzden bir türlü çalınmak bilmemiş "zeynebim" türküsü ve arkalardan esere en gamlı sesiyle eşlik eden "unknown artist"in sesi ne güzeldi. ama oldu mu şimdi. hiç oldu mu. konserin hemen sonrası gidilen pastanede, hala sıska bacaklarda iğreti duran ama inatla, inadına giyilen -üçüncü sefer(!)- o melun ayakkabıların gecenin sonunda bana yaptığı hiç oldu mu. franbuazlı pasta yesin güzel güzel de, neredeyse upuzun bir çubuğa dönüşmüş, pür-i huzursuz ve rahatsız bedenin kalkarken lamba süsüne çarpması hiç oldu mu. "tak!" -zemine düşen kalın bir kitap kadar tok- "allam, allam, allam" iç sesi. ve espriye vurmaktan başka çıkar yol kalmadığını anlamış mağdur, mazlum ama mağrur halimin "acımadı ki, acımadı ki" edasındaki o bedbaht klişe "kafam sağlammış" beyanatı. üzerine bir kuple kızarmış surat ve kahkahayla örtbas edilmeye çalışılan sesli gülüşler. ve tam olarak bu durumlara niteleyici yaptığım necip bey'in meşhur "arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım" mısrasına cuk oturma, koca bir gülüşünü zap etmeye çalışan garson. ohh..
bugün de çizdirmişiz pırıltılı, pembe cadillac'ı desene hektor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder