Zavallı Salieri
önce teori dedi. Önce akıl.
Önce nazariye.
Önce çıkayım, sonra
nasıl olsa inerim dedi.
Peki ya yaşam
sevinci?
Görmedi. Yaşamadı. Hiç
bilmedi yaşamın kendiliğinden düşünceye ve sanata kattığı/katabileceği sevincin
ne olduğunu.
Ahengini Cebir’e vurdu.
Müziği bir kadavra gibi kesip biçti.
Teoriyi avucunun içine
alırsa yaşamı zihnin dizgelerinden üretebileceğini sandı.
Sanat, yani yaşam
sözkonusu oldukta çaba kadar yeteneğin de sanatçıya o sıfatı bahşettiğini
anlayamadı.
Anladığında ise istidada
düşman oldu. Dehaya. Mozart’a.
Hasedi celbetmek için
dehasından başka hiçbir suç vasfı olmayan Mozart’a.
Salieri çabanın, gayret
ve azmin sembolü. Bir kifayetsiz muhteris.
Bu yüzden hased ateşinde yanan, kavrulan bir çiğliğin sembolü.
2 yorum:
Salieri'ye mi benziyorsun?
Oz;
benim kime benzediğim bir yana da, bu "terapist" havasındaki doğrudan sorularla "sözde" şaşırtmaları, cümleleri ters düz etmeleri vs. sanırım seven birine benziyorsunuz siz.
ama "aaa" tepkisi uyandırmıyor bu hal söylemek istedim.
Yorum Gönder