Bugün 14.00’de vizem var. Ama vakit var hala okumaya, son gün notlarını. Saat neredeyse bir buçuk. Demek ki yaklaşık on saatim var. Ohh.
"Bir taş at Bir taş daha at Bir şiir ateşle" |
-Tembelliğe Övgü: 16. Yaşımdan beri ödev yapmıyorum. Sınavlara son gün çalışıyorum. Test çözmekten nefret ediyorum. Müzik dinlemeden ders çalışamıyorum. Çalışma masasında maksimum 40 dakika kalabiliyorum. Ertesi gün ki 2 vizemi “unutmuş” ve bunu tesadüfen öğrenmiş insanım.-
Allam allam biliyorum yine mızılayıp gideceğim, yapabildiğim tek şeyi yapacağım ama biraz farklı bu sefer. Sayfaları, yılları bu hisle doldursam da farklı bu sefer.
Depresyon, atalet, genetik şanssızlık bunlardan değilse eğer, ben de bir sorun var Allah’ım. Çünkü Camus’un sorduğu sorudan kurtulamıyorum şu an. Hakikaten değer mi yaşamaya. Bakınız, hakikaten depresyon, genetik şanssızlık, aşk acısı, taşra sendromu değil bu. Bu sorudan kurtulamıyorum. Yaşamın yaşanmaya değer olup olmadığını sorgulamak, intihar etme eğilimi velhasıl kelam depresyon belirtisi mi illa? Yaşamaya bayılmak mı normal olmak?
Düşünüyorum. Yemin ediyorum düşünüyorum. Ve bir neden bulamıyorum. Kazanacak bir şey yok. Bir yarış yok. Yenme isteyim yok ya da. Belki de var ama yarışa atılma atikliğim kalmadı artık. Tamam, kazanmayı zaten boş ver. Amaç? Niye bulamıyorum ki içimi delirten bir amaç? Niye fanatiklere dahi bahşettiğin o tutkudan vermiyorsun bana? Malcom X’in hırsından istiyorum, bilmem hangi sanatçının tutkusundan istiyorum. En deruni adamların hislerinden istiyorum.
Ama, ama. Benim kelimem bu; ama! Hırs, ukde ve hasetten başka duygu kaldı mı artık hissettiğim? Tazecik, yaban gülüm benim, âşık ol o zaman. Pıt pıt atıversin kalbin. Hava zaten hazır, güzel, mis gibi. Kokular vurur burnuna âşık etmek için. Çiçeklerin altlarında gezmiyor musun, kokularını ciğerlerine sürmek için. Ama olmuyor ki canım benim, iticisin sen. Dişi isen çiçek olman lazım. Çekmek için vardır çiçek. Hem ne diyor Feridun abi, "çiçekleer, çiçekler sevildikçe büyür"
“Kendine dışardan bak” diyor da psikolog abla, gözlerim içimde benim. Resimlerime bakar gibi mi bakayım yani? Kendime gözlerimle mi bakayım? Ama aynadaki ben ve resimlerdeki bende uyumsuzluk var. Birindeki, diğerinde tezatı oluyor. Peki, yüzüm hangisi. Aynadaki mi, resimdeki mi?
Kaçının kokulu günlüklerindeki cümlelerinden bunlar? Ah, aynı cümleleri mızıklayan kaçıncı ergenim ben? Sırf bu aynılık acısı için bile tepkisizliği seçmez mi insan?
Bakınız yine aklıma düştü. Kursta speaking seviyemizi ölçmek için sorulmuş o soru. “what is the meaning of life?” o zaman değil ama sonra keşf demiştim. Keşf dediydim.
Neredeki?
-bana 1 Ç lazım-
2013, nisan 10 / 02:31.
6 yorum:
birisi bana bu böyle hayatın boyunca sürüp gidebilir dedi. korkunç olan asıl bu bence. seçim yapmalı ve seçiminden memnun olmalıymışsın....N.
bence de N. bitecek bir şeye benzemiyor bu. "bitirilebilecek bir şey"dir belki de bu.
tüm bu kaka sözler bir yana, doğru söylemiş birisi. "mızmız" olmanın bile bir sınırı var.
O halde salla gitsincilik oynamalıyım ben çoğu kez...N.
"salla gitsin"
aklıma doksanlar pop albüm isimleri düştü N. -gülücük-
ama pek cazip bir oyun ismi değil bence. "gemiler sensiz gitsin bırak" oynayalım bence, hem ben de eşlik ederim size.
'Her insan, yoğunluğunu arar.'
Bunu anlayabiliyor musun?
genellemelerin her'kes için geçerli olduğunu düşünmüyorum.
Yorum Gönder