sepya: babam, ben ve N'nin eli. |
*
Zorluyorum en eski resmi bulmak için, ama biberon
kavgalarına kadar gidebiliyorum en eski. Abla kastındaki “yayya”sı ve anneciğimin hala gülerek
anlattığı “yayya, tavuklar altına yaptıklarında onları kim bezliyor” mealindeki
meraklı sorusu. O 3, ben 4 yaşındayım, tavuklar ve bez problemini tartışıyoruz biz
ve annem kapının arkasından gülerek bizi izliyor(muş). Kocaman, çok güzel, kara gözleri var ve küçücük, zayıf gövdesi. -aslında dudağının sağ üst köşesinde türkanşoraybeni de var da, oralara girmeyelim şimdi- Gözleri hep sert bakıyor. En çok annemi seviyor, sadece annemi seviyor ve biz annemi paylaşamıyoruz. Biberonu, oyuncakları ve elbiseleri paylaşamadığımız gibi. Annem baş edemiyor bizle, karşılıklı yattığımız yatakta bir onun, bir de benim yanıma geliyor sayılar saya saya. 1,2,3.. 50, benim yanımda ve bir elli saymak sonunda o’nun.
Onun yüzük parmağında, benimse ilk vicdan azabım
tanımlamasıyla içimde “iz” olarak kalan o anı var bir de. Annem, ben ve N.
Gündüzleri ev üçümüzün ve annem bizle baş edebilmek için sürekli oyunlar icat
etmek zorunda. Beraber çizgi film izliyoruz, bardağın yarısını şekerle
doldurduğumuz buz gibi çaylar içiyoruz, annemi zorla “mahalle”ye çıkartıp bizi
gezdirmesini istiyoruz ama yetinmiyoruz.
Annem mutfakta, biz televizyon karşısında. Ama N’nin
annemi göreceği tutuyor şimdi. -Hatırlamıyorum ama aramızda tuhaf bir oyun,
inatlaşma var. Ben üç seversem annemi o da üç sevecek ve bunun dışındaki her
şey kavga sebebi olabilir- Annem bulaşık yıkıyor ve bizim mutfağa gelmemizi
istemiyor. Bunu diyorum, bunu diretiyorum ama N’nin bebeklikten yeni çıkmış
çocuk parmakları çok hırslı. Ve çocuk bedenim onunkine kıyasla daha büyük, daha güçlü. Kapının kilit
yönü bende ve kapı arası yönü de N’de. Şimdi didişiyoruz, sesler artıyor ve
ben direnişine sert bir cevap veriyorum. Birden kapıyı tüm gücümle kapatıyorum. Sonrası? Sonrası kan
ve çığlık.
N’nin küçük parmağı kapının arasına sıkışıyor ve minicik de olsa dokusu kopuyor. O kadar çok kanıyor ki ben sadece şaşkınım.. Ve suçlu. Anneciğim telaşlı, ne yapacağını bilmez halde ve bir solukta hastanedeyiz. Sonrası? Sonrası o’nun yüzük parmağındaki nişan ve o yaşta dahi sıkıntısını hissettiğim vicdan azabı. -Ömer Seyfettin'in Kaşağı'sından etkilenmemin bile arkasında bu olay-
N’nin küçük parmağı kapının arasına sıkışıyor ve minicik de olsa dokusu kopuyor. O kadar çok kanıyor ki ben sadece şaşkınım.. Ve suçlu. Anneciğim telaşlı, ne yapacağını bilmez halde ve bir solukta hastanedeyiz. Sonrası? Sonrası o’nun yüzük parmağındaki nişan ve o yaşta dahi sıkıntısını hissettiğim vicdan azabı. -Ömer Seyfettin'in Kaşağı'sından etkilenmemin bile arkasında bu olay-
Sonra işler değişiyor ama. N beni dahi koruyacak hale
gelecek kadar güçleniyor. Tipik ama erkek çocukları bile döven, uyumsuz ama
hala en çok annesini seven sert bakışlı küçük kız kalıyor.
*
N’nin de, benim de bebeklik resimlerimiz yok ve en
eski resim tarihimiz 1995’e kadar gidiyor. Niyetim O’nu yazmaktı ama giriş kısmında
kaldım hala. O zaman bu hiç değilse girizgâhını yaptığımız denemeyi o
fotoğrafın anısıyla bitirelim.
Çocukça diretmelerle babacığımı ikna ediyoruz ve
1995’in yaz temizliğinde fotoğraf çekilmeye gidiyoruz. Resmin geneli hüzünlü
ama ben sadece bir kısmından bahsedeceğim. N’nin, benim ve babamın elinin
göründüğü o kısımdan.
Babam
oturakta ve yanlarında çocukları pozunun öndeki iki küçük figürüz resmi, bu.
“Daha küçük torpili” bir kez daha işe yarıyor ve babam –ona belki de en düşkün
çocuğu ben olduğum halde- kucağına beni değil N’yi alıyor. Ama ne olur ki, bir
bacağına beni, bir bacağına N’yi oturtsa! Diyorum ama olmuyor isteğim. Aklım
hep burada, huzursuzum ve fotografçı beni uyarıyor, ışığa bak, bana bak diye.
Ama o an’da ben yine içimi huzursuz eden şeyi düşünüyorum, öteye bakıyorum ve
elimi oturmak istediğim yere, babamın bacağına koyuyorum. Kucağında N olsa
bile, bacak hakkının aslında benim olduğunu belli etmek için.
*Bunu uyduruk bir nick’i karşılasın diye -en sevdiklerinden olsa gerek- aklına düşmüş ve nick yaptığın o şarkıya hürmet için yaptım ama bu neredeyse bir buçuk saatimi alan şeyi "freefallin" dileyerek yazdım ğuzuu. Belki bakarsın da, okursun diye.
“Oluyor mu?”
Cenab.
2013, Mayıs 25.
Gece.
2 yorum:
cemaziyelevvel
sonuçta o da, ZaMaN'dan bir parça değil mi.
Yorum Gönder