Aşık olma an'ı.
*
Belki de hiçkimse gerçekten bilemez. Aşık olduğu gerçek an'ı. Zihninde dahi sepya kalmış resimlere bakar ve seçer birini. Sonra kabul eder; o an'dı. O an.
*
Enarka sıram ve almanca dersi. Mevsim sonbahar. Aylardan -elbette ki- ekim. Neredeyse bir aydır çekiminde olduğum hisse ad konulacak günü yaşayacağım. Farkında değilim sadece. Her şeyi başlatan ve bitiren kapı sesi ve işte şimdi başlıyor.
"O almanca dersinin tüm sıradanlığını bir kapı sesi değiştirdi. Temelinde şirinlik olan bir güzellik vardı. En güvenmediği şey güzelliği olan ve buna hiç önem vermediğini söyleyen bu bencil arkadaşın o gün o güzelliğe hayran olmuştu. Bir şapka bir insanı bu kadar değiştirebilmiydi? Aptal bir diziyi izler gibi, kımıldaman öylece izledim." -2006, ekim-
Ekim 30, 2013
Ekim 27, 2013
En Son Ne Zaman Aşık Olmuştum İlk Duyuşta Bir Şarkıya.
2:03 te başlayan müzik ve işte karşıda Neverland.
Ekim 21, 2013
Salieri
Salieri: Amadeus, 1984. |
Amadeus'tan Salieri Replikleri;
"Babam işlerinin yolunda gitmesi için Tanrı'ya ciddiyetle dua ederken, Ben gizlice bir çocuğun düşünebileceği en azametli şeyler için dua ederdim. "Yüce Tanrım, beni büyük bir besteci yap. Senin ihtişamını müziğimle dile getirmeme ve ünlü olmamı sağla. Beni dünya çapında şöhret yap. Yüce Tanrım. Beni ölümsüz yap. Ölümümden sonra bestelerimden ötürü insanlar adımı sonsuza dek sevgiyle ansın. Karşılığında bakirliğimi tüm gayretimle ve tüm tevazumla, yaşamımın her anını sana bahşediyorum. Âmin."
"Sevgili
Tanrım, içime gir. İçimi tek bir gerçek müzik parçasıyla doldur. İçinde senin
nefesin olan bir parçayla doldur ki, beni sevdiğini bileyim.
Ama neden? Neden Tanrı sesini duyurmak için böylesine yakışıksız bir çocuğu seçmişti? İnanılacak bir şey değildi. Bu parça kazayla bestelenmiş olmalıydı. Öyle olmalıydı."
"Şu andan
itibaren düşmanız. Sen ve ben. Çünkü kendine enstrüman olarak kendini beğenmiş,
utanmaz ve ahlâksız bir çocuğu seçtin, bana da sadece, onun müziğinde vücut bulduğunu
anlayabilme yeteneğini verdin. Çünkü insafsızsın, adaletsizsin, zalimsin. Sana
engel olacağım. Yemin ederim.
Yaratığına
bütün gücümle köstek olup zarar vereceğim."
"Bunu izlemek
dehşet verici ve harikaydı. Ve şimdi delilik içimi sarmaya başlıyordu. İkiye
bölünen bir adamın deliliği. Nüfuzumu kullanarak, Don
Giovanni'nin Viyana'da yalnızca beş defa sahne almasını sağladım. Ama gizlice,
o beş seferin hepsine gittim. Sadece benim anlayabileceğim o müziğe tapıyordum.
Orada öylece durup, o buruk
yaşlı adamın mezardan bile hâlâ zavallı oğluna nasıl hükmettiğini anladığımda nihayet
Tanrı'yı yenmenin bir yolunu korkunç bir yolunu buldum."
"Merhametli
Tanrınız, sıradan birinin, onun ihtişamını az da olsa paylaşmasına izin
vermektense, kendi canından olanı yok etti. Mozart'ı öldürdü. Beni de işkence
çekmem için hayatta bıraktı. 32 yıllık bir İşkence. 32 yıl boyunca yavaş yavaş
tükenişimi izledim. Müziğim giderek söndü."
"Sizin
yerinize konuşacağım Peder. Dünyadaki tüm sıradan insanlar adına konuşuyorum. Ben
onların şampiyonuyum. Ben onların koruyucu meleğiyim. Bütün sıradan insanların günahlarını
bağışlıyorum.
Günahlarınızı
bağışlıyorum.
Günahlarınızı
bağışlıyorum.Günahlarınızı bağışlıyorum.
Hepinizi bağışlıyorum."
Ekim 18, 2013
.: hoşçakal Trabzon :.
"bir deniz kıyısında otur, gemiler sensiz gitsin bırak" rezim; |
Aynı bankta ve hep böyle. rezim; |
Uzungöl'dü ve bulmuştum, eski dostların hallerini. rezim; |
Son ev'ime gidiş yolu ve buraların hepsi benim. rezim; |
Ve buralar da. rezim; |
rezim; |
Üzerine bahar vurmuş Ayasofya. rezim; |
Çocukluğu hatırlatan mahalleler. rezim; |
Ah ne güzel Kara Deniz. rezim; |
Ah ne güzel 'tek' kuş, lonely shepherd. rezim; |
Ve, hoşçakal Trabzon. rezim; |
Ekim 15, 2013
ZM / Kurban
My maan's got a heart like a rock cast in the seea
*
I will love you till the end of tiime
I would wait a million years
Say you’ll remember! say you’ll remember!
I will love you till the end of tiime
*
Ben ne katilim ne de maktül.
Ne öldürmek ne de öldürülmek bana göre değil.
Ben İsmail'im.
İsmail olan nasıl ölür, İbrahim'i yoksa. Ölmesi gerekli, üstelik de zevkli iken.
Ölüme ayaklarıyla giderek!
Bu yüzden,
ben hem Katil'im hem de Maktul.
Ekim 13, 2013
ZM / Araf Konuşmaları III
Dün gece tüm bir soyutluğuma karşıt gelecek kadar materyalist, ateist, bilim, spor ve elektro müzik meraklısı 'sanal arkadaşım'la sohbet ettik. Her zaman ki gibi birbirimizi anlayamadık. Hissedemedik. Hayretle ve kezlerce aynı soruyu sordum, eksikliğini hissetmiyor musun dedim. Hissetmiyorum, dedi. Ölümü sordum, ölünün ardından hissettiklerini sordum. Döngüsünü tamamladı dedi maktül için ve biraz hüzün hissettiğini. Meşgaleleri vardı, onları sordum. Amaçlarını sordum. Hiç dedi. Hiç, hiç acıtmaz mı dedim. Niye acıtsın ki, dedi. Kültürel kodlamaların hepsi bunlar senin, dedi.
Sonrası hep o klişe argumanlar, antitezler.. Bilim adamları, filozof isimleri.. Varlığı ya da yokluğu ispatlanamayacak ve asla ispatlanamayacak bir şey konusunda agnostik olmak en makuluyken, insan neden reddeder? sorusuna yenilmiş bir cevap bekledim ama boşunaydı. Çünkü ateizm bir tür inançtı. Red üzerinden var olan bir inanç hem de.
Ümitsizliği dünyanın en keskin ve estetik hissi bulmam, tüm bir hayatımı küçük bir ışık uğruna feda edebilecek kadar kalp coşkunu olmam, şiirlerin, şarkıların en çok ve en çok bu duyguyu barındırdığı üzre kıymetli bulmam mı bilmiyorum ama ben bunun için yaşıyorum. Ümit için. Bahar için yaşıyorum. Ve bunun yokluğunu anladığım gün, delire delire ağladığım gün olur. Tepine tepine. Hiç ve yok ise eğer.
Tıpkı..
"Bir akşam,
dalgın dalgın hoş bir kitabı karıştırırken,
bir an bile duraksamadan;
'Tutkulu ruhların çoğunda olduğu gibi,yaşamdaki inancının tükendiği an gelmişti' cümlesini okudum.
Bir saniye sonra,cümle içimde bir kez daha yankılanıyordu ve gözyaşlarına boğulmuştum."
Albert Camus
Ekim 10, 2013
Adsız
Yaşamda yokluğu yoksunluk veren türden şeyler yolunda
gidince vızıldamıyor insan. Ya da benim için geçerli bu. Vızıldamayınca yaşayıp
gidiyor. Eğleniyor. Ama bir şeylerin yolunda gitmemesi lazım sanki. Yani
gitmeli ama çok gitmemeli. Yolunda gitmeyen bu şeyler beşeri kaygılardan
beslenmemeli üstelik. Yani iş/para/güç/sevgili/arkadaş bulamayınca vızıldamamalı
insan. Şikâyetlerini, belki de içindeki münacaat güdüsünü bu gündeliklerle
israf etmemeli.
İçinde bulunduğu dünyayı anlamaya başlamakla mı başlamalı
önce insan? Yani şu soruyla mı başlamalı öncelikle: “burası neresi?” , “ben
kimim” , “neden burdayım” , “nasıl ayakta kalabilirim?” doğru soruyu bilmiyorum.
Çünkü istediğim ya da o an yokluğunu hissettiğim şeye göre değişiyor sorum. Beşeri
herhangi bir şeye yenildiğimi hissedince ve kibrim acıyınca, en kapitoş mantıkla “nasıl
ayakta kalabilirim” diyorum. Ama ruhum, soyut, kutsal, tanrısal bu şey
acıyınca, ruhum acıyınca “neden” diyorum. “Neden burdayım?” Belki de birini
seçmem gerekmiyor, sınırlar çizmenin verdiği o hoş belirginlik hissi sadece bu.
Kendini belirgin ve köşeli hissetmek ya da. Biliyorum top olmak en güzeli.. Biliyorum
hep olmak en güzeli, en iktisatlısı. Ama hep’ler bana göre değil. Her’ler ve
hep’ler bana göre değil. Bana 1şey lazım. 1i lazım. Öyle sanki.
Böyleyse neden yetinmiyorum? Neden tek arzusu “istemek” olan
varlıkları sevemiyorum? Neden onların bu ol’ma çabaları beni bir yönüyle
düşündürtüyor? Neden düşünme payı veriyorum? Nedir mahiyeti? Peygamberane deyişle
eşyanın hakikati? Ya da geçiniz bu din zırvalarını(!) nedir yaşamın anlamı? Yine
başladığım yerdeyim.
*
Bunu dahi buraya yazıyorum biliyorum ama buraya yazmak ne
kadar itici.. Bazen ‘buralarla’ ilgili her şeyden tiksiniyorum.
Ekim 07, 2013
Başkasının Olmuş Şarkılar
Siz hiç başkasının olmuş bir şarkıyı dinlediniz mi. Ben dinledim.
Öyle çok o'nundu ki şarkı tek bir dizesini sevemedim. Ben sadece kulak verdim. Köşe'mden ve uzaktan. Kezler kez. İleri gidip, şarkı sahibesinin şarkıyı dinlediği an'ları düşündüm. Şarkıyı dinlerken hissettikleri ve hatta verdiği reaksiyonları. Acaba en çok neresini seviyordur'u düşündüm. Gözlerinin dolduğu an'ları düşündüm. Çünkü dolmaması mümkün olamaz şarkılarındandı şarkısı.
Böyle çok şarkı(m) var. Benim de sevdiğim, ondan duymasam belki ondan daha çok seveceğim ama aslında benim olmayan şarkılar. İkinci el şarkılar. Tıpkı bir zaman sonra size verilmiş eski eşyalar gibi. Hep başka'sını hatırlatan. Asla ve gerçekten sizin olamaz. Hep ilk sahibesini hatırlatan. Üstelik, hep ve sonsuz'a kadar onunmuş gibi. Bir ölü'den arta kalanlardan dahi fazla hüzün verebilirler kudretlerine göre.
Yazmayacağım. İsmini yazmayacağım şarkının.
Öyle çok o'nundu ki şarkı tek bir dizesini sevemedim. Ben sadece kulak verdim. Köşe'mden ve uzaktan. Kezler kez. İleri gidip, şarkı sahibesinin şarkıyı dinlediği an'ları düşündüm. Şarkıyı dinlerken hissettikleri ve hatta verdiği reaksiyonları. Acaba en çok neresini seviyordur'u düşündüm. Gözlerinin dolduğu an'ları düşündüm. Çünkü dolmaması mümkün olamaz şarkılarındandı şarkısı.
Böyle çok şarkı(m) var. Benim de sevdiğim, ondan duymasam belki ondan daha çok seveceğim ama aslında benim olmayan şarkılar. İkinci el şarkılar. Tıpkı bir zaman sonra size verilmiş eski eşyalar gibi. Hep başka'sını hatırlatan. Asla ve gerçekten sizin olamaz. Hep ilk sahibesini hatırlatan. Üstelik, hep ve sonsuz'a kadar onunmuş gibi. Bir ölü'den arta kalanlardan dahi fazla hüzün verebilirler kudretlerine göre.
Yazmayacağım. İsmini yazmayacağım şarkının.
Ekim 04, 2013
Ekim 03, 2013
Lonely Shepherd
ya da her aşık oluşunda
aldatıyor gök'ü.
yalnız çoban.
yalnız değil, tek yürüyen
gecenin saatleri, ay altında
ne aşk, ne sevişmek o'na göre değil.
yalnız çoban,
ama yalnız değil,
belki sadece ayrı düşmüş.
deli
çok deli
süper deli
ve cezbesinde.
gece..
gök'ün yüzü..
yıldız pırıltılı siyah gözbebekleri..
asla insan olmamış
azametli en'in maşuğu.
ve başka kimsenin değil.
2013, eylül 6.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)