*
Kitabı, bir kitabın müze oluş fikr-i şahanesini icat eden yazarını ve tamamen gerçek olan kahramanlarını övgüye gerek yok, ben sadece bir hissi muhteşem bir somutluğa dönüştürebilen o tutkuyu anlatmalıyım.
Çünkü ben de müzeciyim. Hatta şu satırları yazdığım bu yer Ruh Müzem.
-burada anlatmışım: "Ruh Müzesi" -
Saklanmazsa, yazılmazsa, kaydedilmezse o karadelik zamanda, kaybolacak muhteşemlerin yitip gitmesine dayanamayan, incelikleri, yücelikleri ve güzellikleri göz aracılığıyla bile olsa -gerçekten- görebilen gözlere göstermek, anlatmak, keşf ettirmek isteyen ve bununla hazların en büyüğünü duyan bir ruhun sahibesiyim. Ama bu teşhir değil. Ama bu görünme arzusu değil. Ama bu sığ bir ben alameti olan ille de bir şekilde var olmak hırsı değil. Bu sadece 1 zeyn'i bir yerlerde saklama isteği. Bir kenz gibi saklama isteği... Belki bir ruhdaşı tarafından keşf edilir diye.
*
Gelelim Masumiyet Müzesi'ne. Girişteki sigaraları görünce ürkmedim değil çünkü Kemal'in tutkusunun saplantıya ve korku verici muhteşemliğe döndüğünün en güzel nişanesi girişteki sigaralardı.
Hepsinin altına birer cümle not düşülmüş tam 4213 sigara. |
"Füsun'un içtiği ve küllüğe bastırdığı bir sigarayı diğerlerinden hemen ayırabilirdim. bu, sigaranın markasından çok, Füsun'un sigarayı küllüğüe bastırış şekliyle, onun duydularıyla ilgiliydi."
(syf: 440)
"Merak etmeyin, bakmıyorum." |
"Fransız şair Gerard de Nerval'in bir kitabını okudum. en sonunda aşk acısından kendini asan şair, hayatının aşkını sonuna kadar kaybettiğini anladıktan sonra, Aurelia adlı kitabının bir sayfasında, bundan sonraki hayatın kendisine yalnızca "kaba oyalanmalar" bıraktığını söyler."
(syf: 189)
İlgimi çekenlerden biri de bu fotograf ve küpeler oldu. Avuç içine sığacak ebatta bir karton fotografın, böylesine ruhu olabilmesi gerçekten ilginçti.
İlgimi çekenlerden biri de bu fotograf ve küpeler oldu. Avuç içine sığacak ebatta bir karton fotografın, böylesine ruhu olabilmesi gerçekten ilginçti.
Aşk acısının anatomisi. |
"Bazen Füsun'un kocasının
omzuna
beni kıskandırmak için
yaslandığını düşünür, hayalimde onunla kıskançlık düellosuna tutuşurdum. o zaman genç evlilerin arada fısıldaşıp gülüşmelerini hiç fark etmiyormuş ve kendi kafama göre takılıyormuş gibi yapar, bunu kanıtlamak için en mankafa seyircinin güldüğü bir şeye kahkahalar atardım.
hem türk filmine gidip hem de orda olmaktan huzursuzluk duyan entelektüeller gibi, kimsenin fark etmediği tuhaf bir ayrıntıyı fark etmiş ve bu saçmalığı küçümseyerek gülmekten kendimi alamıyormuş gibi kıs kıs gülerdim."
(syf: 293-294)
Müzenin en çok kıskandığım objesi. Füsun'un Kemal'den araba dersleri alırken giydiği elbise.
"İki kere eskiden de yaptığı gibi saçlarını çekiştirdi, üç kere lafa karışmak için fırsat kollarken nefesini içine çekip omuzlarını hafifçe yükselterek bekledi. ...güzelliğinden ya da kendimi çok yakın hissettiğim hareketlerinden ve teninden sızan bir ışık, bana dünyanın gitmem gereken merkezinin onun yani olduğunu hatırlatıyordu. geri kalan yerler, kişiler, meşgaleler kaba oyalanmalardan başka bir şey değildi."
(syf: 264)
Müzenin en çok kıskandığım objesi. Füsun'un Kemal'den araba dersleri alırken giydiği elbise.
"İki kere eskiden de yaptığı gibi saçlarını çekiştirdi, üç kere lafa karışmak için fırsat kollarken nefesini içine çekip omuzlarını hafifçe yükselterek bekledi. ...güzelliğinden ya da kendimi çok yakın hissettiğim hareketlerinden ve teninden sızan bir ışık, bana dünyanın gitmem gereken merkezinin onun yani olduğunu hatırlatıyordu. geri kalan yerler, kişiler, meşgaleler kaba oyalanmalardan başka bir şey değildi."
(syf: 264)
Kemal'in Orhan Pamuk'la konuştuğu yatak. |
"Kitaptaki son sözüm şudur Orhan bey, lütfen unutmayın.
-unutmam.
Füsun'un fotografını ceketinin göğüs cebine dikkatle yerleştirdi. sonra bana zaferle gülümsedi.
-herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım."
(syf: 586)
Müze'nin en estetik objelerinden biri. Gerçi direkt Füsun'un öldüğü günkü kazaya götürüyor bakanı. |
"Ölmekte olduğunu anlayan füsun iki üç saniye süren bu bakışmamızda, bana asla ölmek istemediğini, hayata hersaniyesine kadar bağlı olduğunu, onu kurtarmamı yalvaran gözlerle ifade ediyordu. ben ise kendimin de ölmekte olduğunu sandığım için, hayat dolu güzelim nişanlıma, hayatımın aşkına, birlikte başka bir dünyaya, yolculuğa çıkmanın sevinciyle gülümsedim yalnızca."
(syf: 540)
"Gerçek müzeler, Zaman'ın Mekan'a dönüştüğü yerlerdir."
(syf: 564)
Biliyorum. Tam da bu yüzden Ruh Müzem'de yaşıyorum.
2 yorum:
doğrusu bu tarz , "çok alıntılı" yazıları sevmem. hatta ortasına gelmeden sıkılır, bırakır giderdim.
ama bu yazıyı nefes almadan okudum desem yeridir.
dahası bu yazı, hakkında çok kelam edilip de kulak asmadığım kitabı fena halde okuma hissiyatı uyandırdı.
ve evet ilk fırsat okuyacağım masumiyet müzesi'ni..
hatta okuduktan sonra bol alıntılı bir yazı bile yazarım kitap hakkında:)
I'd like to know Turkish language, to understand every nuances of your texts.
And I'd like to visit this museum, but as I said on DEviantart, for me the world is a museum and everything that is around us, is a curiosity.
Every object as a "personnality", an energy, a vibration, a spirit.
Even the smaller things (especially the smaller things) are "alive".
And I like especially things that have belonged to someone else. Because they have inside them a part of the life of these persons.
One of my greastest reflexion in life is the transition from childhood to the adult. The fact for example that people consider that the child they when they were young, is totaly another person. So, as they grow up, people push themself to forget to watch the life with their "eyes wide open".
As they grow up, people become blind.
Not you.
Oh and thank you for making me discover Aurélia from Nerval, that I didn't know ! :-)
Yorum Gönder