Ölmüş insanların sosyal medyasına bakmak... Kendimi sıkça bunu yaparken yakalıyorum. Bir yaşamın kısıtlı da olsa seyrine bakarken. Bir çerçevenin içine görünmek istedikleri hallerini sunmuş, artık ölmüş insanlara bakıyorum. Bilhassa gözlerine. Sonra düşlerine, heveslerine, umutlarına, acılarına, hırslarına, aşklarına. Dinledikleri müziklere, giyindikleri şeylere, sarıldıkları dostlara, her şeylerine. Fotoğraf albümlerinden daha canlı üstelik. Videoları, sesleri, cümleleri var. Kendi yaşamlarının filmlerini çekmişler sanki. Selfie'leriyle başroldeler.
En hüzünlü kısmı tıpkı bir cümlenin noktasına denk düşen son postları... Filmin "the end" kısmı son postlarına denk düşüyor sanki. Sonra upuzun bir "çevrimdışı" Yeni bir ölüm tasviri: Sonsuza dek çevrimdışı... Artık ONLINE değil. Sonsuza kadar OFFLINE.
2020'nin baharında, bir gece vakti yazıyorum bunları. Bir zaman sonra ölmüş olacak, şimdide çevrimiçi olduğum herkese. Belki de artık "şimdiki zaman"a bir alternatif olarak "çevrimiçi zaman"ı sunmalıyız.
Çevrimiçi dostlarım;
Yüzyıllar önce çekilmiş, sepya fonlu fotograflara nostaljik bir merakla baktığımız gibi tıpkı bakılacak bizlere de. Bu çevrimiçi beraberlikte, bir zaman, sanal bir mezarlığa dönüşeceğiz hepimiz. Kalan her şeyimizle hatıralara dönüşeceğiz.
Yazıma başlarken yaptığım gibi tıpkı, bu satırların okuyacağı bir zamana saklıyorum bu fikrimi. Bir zaman sonra ölmüş olacak birinin bir paylaşımına dönüşeceğimi bilerek. Başka bir çevrimiçi zamanda bu satırları okuyacak o kimselere saklıyorum.
Hüzünle ve keşifle.
Hüzünle ve keşifle.
6 yorum:
Nedense ben de zaman zaman kendimi bunu yaparken yakalıyorum. Ve aynı şeyi düşünüyoruz aslında, bir gün benim de paylaştıklarıma başkaları bakacak mı böyle, çeşitli profilllerim öylece kalacak mı... İnsan ardında bir iz bırakmak ister genelde ama ben hepsinin yok olmasını umuyorum aksine...
Ah ben de bunu çok yaparım; tanıdık tanımadık. hele son mesajlarında, son
fotoğraflarında bir şeyler yakalamayı umarak. niyeyse artık. iki tane
takip ettiğim blog vardı yıllardır. geçen senelerde vefat ettiler.
onların bloglarına girerim zaman zaman, sayfalarda gezer, yaşamlarına bakarım
sanki ölmemişler gibi geliyor. nerede bu insanlar, nasıl da hayal her şey
diye ölümlü oluşumuzu düşünürüm.üzüntü ve çaresizlikten başka bir
şey de yok elimizde.
Sakura;
Sanırım bunu yapan bir hayli kişi varmışız, dünden beri aldığım dönütler bunu gösteriyor. Unutulmak ve iz bırakmak istemek dünyayla kurduğumuz ilişkiden çok şey işaret ediyor aslında. Ben sanırım geride yalnızca ruhunu bırakmak isteyenlerdenim.
Pelinpembesi;
evet, buna ikna oldum, çok kişi yapıyormuşuz bunu :) O bloggerleri bilmiyordum, merak ettim... Özellikle son postları merak ediyorum nedense. Noktaya tekabül ediyor sanki ve tuhaf bir tefavuk da buluyorum bazı son postlarda.
Ama tüm bunları taze bir ölüyü yağmalamanın o dürtüsel merakından uzakta yapmalı. Çünkü bu aynı oradan rahatsız edici. Özellikle Neslican da hissetmiştim bunu. Narin bir dikkatle ve hatıraya bakar gibi yapmalı, başka bir aleme gittiğine iman ettiğimiz o insanlara.
Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere oldu kör oldum diyor Cemal Süreya hayat bizden hiçbir şey istemezken biz neden hep bir beklentideyiz. Hep bir gözyaşı ve tebessüm başka duygular da var aşk gibi ama geriye ne kalıyor içtiğin rakı bardakları mı merak etme bu fotolar da eskiyor.
Yahya Aydoğmuş;
o başka bir bahis aslında. deneyimlenmiş acı farkı...
Yorum Gönder