*
Felix,
çok sevilen dost, şimdi size yüreğimi açmam gerekiyor. Sizi ne kadar sevdiğimi
belirtmekten çok, bu yürekte ne kadar ağır ve derin yaralar açtığınızı
gözlerinizin önüne sererek borçlarınızın büyüklüğünü göstermek istiyorum size.
…Dertlerimin
başlıca nedeninin nasıl siz olduğunu göreceksiniz dostum. Daha sonra
darbelerinize seve seve göğüs gerdim, ama bugün açtığınız son yarayla
ölmekteyim. Ne var ki sevilen kimsenin
elinden yaralanmanın da sonsuz hazları vardır.
… Hatanızın
büyüklüğü sizden çok benden kaynaklanıyor, çünkü ben ona içimde ölümcül bir
yankı kazandırdım. Kıskanç, müthiş kıskanç olduğumu söylememiş miydim size. Eh,
şimdi de ölüyorum işte.
…kolumun
kolunuza değmesi, sevgiyle yükselip alçalan sesiniz, kısacası en küçük şeyler
beni öylesine sert bir biçimde sarsıyordu ki, hemen her zaman gözlerimin üstüne
bir bulut yayılıyordu. …
…daha ne
söyleyeyim. Yazınızda bir büyü vardı, mektuplarınıza bir resmi seyreder gibi
bakıyordum. Daha ilk günde üzerime kurduğunuz bu ezici üstünlüğün ilerde ruhunuzu
okumak şansını kazandığımda nasıl büyüyüp sonsuzlaştığını düşünün bir dostum.
Sizi o kadar temiz, dürüst, nitelikli, büyük işler başaracak güçte ve daha bu
yaşta acı deneylerden geçmiş bulunca ne büyük mutluluk duydum bir bilseniz.
Erkek ve çocuk. Çekingen ve yürekli. …
Mösyö de
la Berge benden uzaklaşırsanız öleceğimi anladı. …
… Günahtan
sakınmak için sizinle arama Madeleine’yi koydum, ikimiz arasındaki engelleri
yükselttim. Ama bu engeller de o derece güçsüz kaldı ki. Bende uyandırdığınız
coşkuyu hiçbir güç bastıramıyordu. Uzakta da olsanız, yanımda da olsanız
gücünüz hep aynıydı. …
…öyle
bir an geldi ki mücadele korkunç bir hal aldı, her gece ağlıyordum. Saçlarım
dökülüyordu, sizin oldu bu saçlar. …
…sonra
şu İngiliz karşısındaki son derece doğal aşkınız bilmediğim bazı şeyleri
öğretti bana. … Bu müthiş darbe hiç kimseye söz etmediğim bunalımlara düşürdü
beni. Bu bilinmeyen trajedinin tek sonucunun ölüm olacağı kanısına vardım. Leydi
Dudley’le ilişkiniz konusunda annemin yazdığı mektupla bize gelişiniz arasında
geçen iki ay öfke, kıskançlık ve azgınlıkla geçti. Paris’ gitmek istiyordum,
kan dökmeye susamıştım adeta. Bu kadının ölmesini istiyordum. … Kıskançlık
büyük bir gedik açtı; ölüm buradan girecekti içeri. …sonra benim sizi sevdiğim
kadar sizin de beni sevdiğinizi, bana düşüncenizle değil de yaradılışınızla
ihanet ettiğinizi öğrendiğimde yeniden yaşama isteği duydum… Kendi kendime
karşı olduğum gibi hiç şüphesiz Tanrı’ya karşı da dürüsttüm. Bunu bilen Tanrı
acıları nedeniyle sık sık tapınağın kapısına gelen bu yaratığa acımış ve beni
kanatları altına almıştı.
Sevgilim,
Tanrı benim hakkımda hükmünü verdi. …şu sırada mezarımdan sesimi duyuyor
musunuz? …
Görüyorsunuz
ya ne kadar bencilim; ama bu da zorlu bir aşkın kanıtı değil midir?
Hoşça
kal gönlümün sevgili çocuğu! Tümüyle bilinçli, henüz yaşam dolu bir hoşça kal
bu. Büyük sevinçlerle, yol açtığı felaket yüzünden en ufak bir pişmanlık
duymayacağın kadar büyük mutluluklarla doldurduğun bir ruhun vedalaşması bu.
Beni sevdiğinizi düşünerek kullanıyorum bu sözcüğü çünkü ben görevinin kurbanı
olarak o sessizlik ülkesine gidiyorum; beni titretiyor bu, üzüntü duymuyor da
değilim. … Tanrı sanki düşmüşüm gibi titrek görecek beni.
Bir kez
daha hoşça kal, dün güzel vadimize söylediğim hoşçakala benzer bir vedalaşma
bu. Yakında bu güzel vadinin bağrında dinleneceğim, siz de oraya sık sık
uğrayacaksınız değil mi?
Henriette
*
bir gün burayı havaya uçuracağım demiştim.son yayınım da bu mektup olacak.
bir gün, ikinci kez bu mektubu yayınlayacağım.
2012, ağustos 31
akşam.