Temmuz 07, 2013

ZM / Koku

Ernst, Rodolphe / The Perfume Maker
Ben aslında parfümler üzerine yazacaktım. Hem malzemem de vardı. Biriktirmiştim, liseden beri kullandığım parfüm ve deodorantların şişelerini -çoğu 5–10 liralık ucuz, zevksiz şeyler- ve üzerine kullanıldıkları zaman dilimleri iliştirilmiş notlarını.

Parfümlerin isimlerini yazacaktım, peşine anımsattıkları ve bıraktıklarını. Ama yazamayacağım. Çünkü hediye bir sandığa zor zor sığdırdığım kutuları, şişeleri kaybettim. Çünkü babacığım atmış. Taşınırken. Ben yok’ken. Gereksiz ve “çöp” bulduğu için. Kızdım. Ama bir anlamı yok. Çünkü ne şişeleri ne de üzerine özenle iliştirilen notları bir daha bulamayacağım. Kapaklarını açar açmaz “o zaman”a gittiğim kokuları bulamayacağım. En fazla aynı parfümleri kullanan insanlarının kokuları bir şekilde burnuma değerken.
Koku, zamanlar arasında yolculuğun sihirli ve en kestirme yolu. An’ları saklamak için. Mutsuz da olsa, acı da olsa, bir an’ı, bir zaman dilimini sonsuz’a kadar saklamak için.

Bir sandık, bir şişe, açılan bir kapak ve koku, o kokuyu ilk kez aldığın zamanda insan;
Cecile, İris: Bunu net hatırlıyorum, midemi bulandıran, tuhaf bir heyecan, en kakalısından kaygı veren kokusuyla. Sandıkta şişesini ve kapağını her açışımda istediğim kadar uzak bir zaman ve mutlulukta olayım o ruh haline girdiğim, heyecanlı ve kaygılı.
Mandalina kokusu: Kesinlikle ilkokul. Yanan sobanın üzerine mandalina kabuklarını koyan babam ve biz ödev yaparken burnumuza gelen yanık mandalina kokusu. Ve yerli malı haftası, aralıkta en çok bulunan ve hepimizin getirdiği mandalinaların kokusu.
Kazablanka, beyaz zambak ya da mis zambağı: Dershane zamanı. Bir tane alsam da, nerdeyse 1 hafta süren kokusuyla. Belki üç dört kez okuduğum Vadideki Zambak, belki o vakitler içinde bulunduğum melankolik ve hastalıklı halin etkisiyle, bir iç çekişle başka diyarlara götüren o tuhaf koku. Güzel, zarif, kırılgan ve şair koku.
Islak beton kokusu: Mahallede, çocukken ve evin önünde oynanan oyunlar, merdivenleri annem ya da kadınlar yıkamış, üzerine güneş vursa da kokusu iyi fark edilen ıslak beton kokusu.
Kokulu not defterler: Çok, çok eski ve birinci, ikinci sınıflara götüren ucuz parfüm kokularına benzeyen ve oldukça yoğun olan kalpli, geneli Barbie bebekli figürlü o defterlerin kokusu.
Cami kokusu: Gül suyu, esansla karışmış, bazen güzel bazen kirli de kokabilen o koku.
Anne kokusu: Her annenin vardır ve özellikle üzgünken hissederiz.
Anneannemin evinin kokusu: Sakin, yalnız ve temiz.
*

Ne çok değil mi.

Hiç yorum yok: