Temmuz 15, 2013

ZM / Huzr

Her huzur biraz fakir'dir.

bana huzurun resmini çizebilir misin Abidin?

Ortaokuldaydım sanırım, şu an kendisine sırf bu özelliğiyle dahi minnettar kaldığım Türkçe öğretmenimin konuşmasıyla düzenli kitap okumaya başlamıştım. Serimin ilk kitabı Tavuk Suyuna Çorbalar serisinin Çocuk Öyküleri'ydi. -satın aldığım ilk kitap bu, ki ilk sayfasına attığım tarih hala belli; 2002-

Sonra elime ne geçerse fazla ayrımlamadan okuduğum -sürükleyici olması yeterliydi çünkü "alışkanlık" kazanmam için- bir dönem başladı. Babacığımın gençlik döneminden kalmış olacak Ahmet Günbay Yıldız'lar olsun, okulda rast geldiğim Ayşe Kulin'ler olsun, onlarca kitap yazsa da konunun ve ana fikrin hep aynı olduğu Halit Ertuğrul'lar olsun -neyse ki bir kitabı yetmişti, -lar çoğulundan kurtulmaya- Ömer Seyfettin'ler olsun bu tarz kitaplarla devam etti. İyi ki Dünya Klasikleri'ne geçmişim sonra.

Sanıyorum gözlerimi pırıldatan ilk kitap/yazar ve kitap okumak ne güzel şey dediğim çocuksu ilgi Tolstoy'un İnsan Ne İle Yaşar'ına oldu. Bu kadar olmasa da bu tarzdan bir huzuru hissedebildiğim diğer kitaplar Don Kişot, diğeri de şimdi ekranlarda 'sevgili Kutsi'nin boy gösterdiği, sırıtan ağzımla bir iki kez takıldığım Huzur Sokağı oldu. -gece, ranzamda okumaya başlardım, hatılıyorum Don Kişot'u sabaha karşı bitirmiştim ve o kitapta da aldığım huzuru asla unutamam.-

Gereksiz tüm bu ayrıntıları işte bu kitaplarda bahsettiğim hem saf, hem mütevazi hem de tuhaf bir sıcaklığa; huzur'a götürecek diye yazdım. Bu kelime nasıl bir şey bilmiyorum, tuhaf bir şey ama içimde bu kelimeye karşı tuhaf bir sevgi, hatta delice bir şefkat var. O kadar ki, bir gün bu kelimeye olan zaafım yüzünden yanlış kararlar alabilirim. Vasat bir hayatı yaşamaya "gönüllüce" razı olmak gibi, çirkin -çirkin dediysem bu zalım dünyanın sıfatıyla dedim-, mahzun ama şefkat uyandıran bir yüze aşık olduğumu zannetmek gibi.

*

Gece iyi ki var dediğim, şahsına olmasa da yazılarıyla çok sevdiğim o bey'in -Dücane Cündioğlu- tvdeki programını seyrediyordum. Belli etmeyi sevdiğini de düşündüğüm, kültürlü, seçkin bir aileye mensup, Üsküdar beyefendisi halleriyle. Nasıl sığdırdığını hakikaten merak ettiğim kocaman olmalı belleğinde -yanlış yazmadım, bir tanımlama; 'kocaman olmalı belleği'- filozof adları sıralamıştı ki, birden konu felsefenin bayıldığı, felsefede bayıldığım, "fayda/iyi/güzel/haz" kavramlarına geldi. Ve "köylü"lerin genelde 'fayda'yı göz ettiğine. -aşağılama değil elbette, gerçekçi bir çıkarım-

-Ve şimdi yazı gelişme bölümünden sonuç bölümüne evriliyor- Elbette ki Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisi de sağ olsun. Temel ihtiyaçlarını zar zor karşılayan biri 'fayda' dışında neyi gözetebilir hakikaten? İyi'yi algıladı, hissetti diyelim, güzel'e, dahası haz'za varabilir mi?

Sorun tam olarak burada işte, bizler yani ihtiyaçlar hiyerarşisindeki evrilmesini dahi tam olarak gerçekleştiremeyen biz'ler, ben'ler, ben gibiler; hakikaten güzel'i algılayabilir miyiz? İş bulma, kpss kursuna yazılma kaygılarıyla uğraşırken sanattan, üstelik 'haz' alabilir miyiz hakikaten?

Peki, huzur neydi o zaman? -al yazmalım'ın son sahnesine gittim, geldim- Fayda ve iyi'yle ancak sağlanan, güzel'e, haz'za istese de varamayacak, payına razı olmak düşen, orta gelirli/orta algılayışlı/orta hisli, tümünden vasati bir beşer mutluluğu mu? Bu mu Allah'ım? Bu mu babama "ne yani şimdi, evin var, çocukların yanında, bu kadar mı istediğin, beklediğin hayattan?" diye sorduğumda, babamın verdiği "başka ne olacak? insan daha ne ister?" cevabı mı?

*

Eğer durulacaksam, eğer sonra bir şekilde razı olacaksam, eğer fikrimi son itibariyle değiştireceksem, ne anlamı kalır?

"Fayda/iyi/güzel/haz" en fazla ikinci ve üçüncü seviye arasında debelenip duracağım. Haz'za varacak kadar hiçbir zaman rahat olmayacağım belki de. Zalim şüphem, çaresiz yeisim, beceriksiz kibrim olduğu müddetçe haz'zı zaten geçiyorum, güzel'i dahi algılayabilecek miyim hakikaten?

Eğlenmeyi dahi beceremeyen, her türünden eğlenceyi salak bulan bu ben'le?

*

Belki de "ben" için en tehlikeli şeylerden biri huzurdu ve huzur'a olan bu saf şefkatim.

6 yorum:

Adsız dedi ki...

Maslow un ihtiyaçlar hiyerarşisine oldum olası bi inanasım gelmedi, adam fazla bilmişin tekiydi sanki :)
Peygamberlere ya da acayip huzur kokana büyüklere bakınca çoğu temel ihtiyaçlar aşamasında kalmıştır Maslow dayıya göre.. ama gel gör ki ''Güzel'' denileni gördükleri yerde tanırlardı.
Sen hep yazsana, sevdim ben seni :)

Zeynep Merdan dedi ki...

Sayın 'İnsan'

ben inanıyorum hatta makul buluyorum.

ne güzel demişsiniz de 'peygamberane' bir şey bu, biz güdüklere göre değil.

sevmişliğinize sevindim ve zaten yazıyorum.

Adsız dedi ki...

Maslow da güdük :)

Zeynep Merdan dedi ki...

haksızlık etmeyelim o kadar, boylu sayılır yine de.

Adsız dedi ki...

şirin bi gülüşü var, o kesin.

Zeynep Merdan dedi ki...

google'ye "maslow gülüşü" yazıp aratacaktım ki, maslow'u yeterli buldum.

gülüşü gülümsetti. :)