Artık çok geç sanırım... Kolay olmayacak belki ama, ya, su yatağını bulmuşsa bir kere...
Yazılana bakmayacaksın bazen, yazılamayana (yazılmayana değil) bakacaksın... Sembolleri ve maskeleri seven biri için, malumun ilanı bir cümle bu biliyorum... Sorulmaya layık tek soru kalıyor geriye; 'neden?'... İşte hikayenin bam teli de tam da burası zaten!
Güzel bir tevaffuk! Her duyduğumda, acaba ne demek istiyor, diye düşündüğüm bir cümledir. Yardımcı olabilirseniz çok sevinirim...
Ümidin fazla olduğu yerde 'korku'yu anlayabiliyorum, ama, 'ümitsizliği' pek değil... Anlatabilecek bir şey ise, anlatabilirseniz eğer, bir kez daha sevinirim...
ayetten devşirme bir kaideydi. şafak-aydınlık meselesi.
en belirginleriyle; aşk-nefret, merhamet-tiksinti, aydınlık-karanlık.
kendine fazla güvenen insanların, en azından bir yönüyle kendinlerine hiç güvenmediği ya da bir şeye karşın fazla ümit beslenmesiyle yine aynı şeye aynı anda duyulan ciddi bir kaybetme korkusunun beraber geldiği olabilir.
aklıma osho'nun sözü geldi; 'beklentiler sadece mutsuzluk getirir.' sonu güzel olsa bile hiç bir hayal gerçeğiyle mukayese edilemez, zaten ne hayaller, ne de gerçekler insanı mutmain edemez.
6 yorum:
Artık çok geç sanırım... Kolay olmayacak belki ama, ya, su yatağını bulmuşsa bir kere...
Yazılana bakmayacaksın bazen, yazılamayana (yazılmayana değil) bakacaksın... Sembolleri ve maskeleri seven biri için, malumun ilanı bir cümle bu biliyorum... Sorulmaya layık tek soru kalıyor geriye; 'neden?'... İşte hikayenin bam teli de tam da burası zaten!
er geç;
her şey haddini aşınca zıttına dönüyor, bu basit kaideyle ilgiliydi cümle.
nasıl ki şafağa en yakın zaman gecenin en karanlığıdır, tersi bir anlam için de doğru bu. ümidin fazla olduğu yerde de ümitsizlik vardır.
'her şey haddini aşınca zıttına dönüyor'
Bununla ilgili somut bir örnek verebilir misiniz?
Güzel bir tevaffuk! Her duyduğumda, acaba ne demek istiyor, diye düşündüğüm bir cümledir. Yardımcı olabilirseniz çok sevinirim...
Ümidin fazla olduğu yerde 'korku'yu anlayabiliyorum, ama, 'ümitsizliği' pek değil... Anlatabilecek bir şey ise, anlatabilirseniz eğer, bir kez daha sevinirim...
ayetten devşirme bir kaideydi. şafak-aydınlık meselesi.
en belirginleriyle; aşk-nefret, merhamet-tiksinti, aydınlık-karanlık.
kendine fazla güvenen insanların, en azından bir yönüyle kendinlerine hiç güvenmediği ya da bir şeye karşın fazla ümit beslenmesiyle yine aynı şeye aynı anda duyulan ciddi bir kaybetme korkusunun beraber geldiği olabilir.
-makale yazar gibi hissettim kendimi-
Beklenti!
İşin sırrı, sanırım bu kelimede... Dönüşen, aşk-merhamet-aydınlık değil, dönüşen, insan...
Fazla değil, biraz derine inince, anlıyor ki insan, her soru bir cevabı, her cevap bir soruyu tetikliyor aslında...
Cevaplarınız için teşekkür ederim...
Güzel dileklerimle...
aklıma osho'nun sözü geldi; 'beklentiler sadece mutsuzluk getirir.' sonu güzel olsa bile hiç bir hayal gerçeğiyle mukayese edilemez, zaten ne hayaller, ne de gerçekler insanı mutmain edemez.
rica ederim, güzel dileklerle.
Yorum Gönder