Eylül 22, 2013

Yaşamak Versus Yazmak

Yaşayınca daha az yazıyormuş insan. Ya da bana öyle oldu.

8 yorum:

Sokrates'in Yeğeni dedi ki...

Ben yaşayınca da yazıyorum yaşamayınca da. Gelgelelim, yaşayınca yazdıklarım, yaşamayınca yazdıklarımdan büsbütün farklı. Hani, uzaktan bir gözle de fark edilebilir bu. Son zamanlarda hiç yaşa(ya)mıyorum örneğin.

N.Narda dedi ki...

Edebiyat tarihinin en öenmli sorunsalılarından birine değindin şimdi.

:)

mutsuzken daha çok/iyi yazıyorum diyenler var bir de...

. dedi ki...

ve daha az okur...

Zeynep Merdan dedi ki...

sokratesin yeğeni;

sanırım gerçeği yazanlar için yaşananlar ilham veriyor, düşler'i sevenler için ise, hiçbir zaman yaşayamayacakları.

hangisinin daha güzel olduğunun cevabı ise yazdıklarımızdan belli oluyor sanırım.

Zeynep Merdan dedi ki...

N;

kesinlikle. belki de en klişe ebebiyat tartışmaları sorularından.

beni kendi adıma ukdelerim daha çok yazdırıyor.

Zeynep Merdan dedi ki...

er geç;

bu cevabı sizden duymak şaşırtmadı. yaşamaya lafım yok, hatta az yazmaya da ama az okumayı hiçbir zaman sempatik bulamayacağım sanırım.

en güzeli okuyarak yaşamak sanırım. arada bir yazmak.

. dedi ki...

Bu satırları duymak da beni şaşırtmadı, ki zaten bunu zaten biliyorsunuz...

Yazının ve kitabın bir, 'neden' uğruna olduğuna inanırım! Bir tür imdat çığlığı da diyebilirdim ama, fazla iddialı ve köpüklü olurdu sanırım... O 'neden'e yaklaştıkça, 'asıl'a yaklaştıkça nasıl ki, değerini ve önemini kaybeder 'suret'! Şairinde dediği gibi, 'ha işte, tıpkı öylece', kaybeder... Bu konuda aynı fikirde olmadığımızı biliyorum ve muhtemelen hiç bir zaman olmayacağımızı da!

Okuyarak yaşamanız ve arada bir yazmanız dileğiyle...

Zeynep Merdan dedi ki...

elbette ki çoğu şey niçin'li ve nedenli. gerçi absürd sanat da var.

eyvallah.