Bu dönemde henüz hiçbir şey gerçekleşmemiş ve tamamlanmamıştır. Ama her şey yeni başlamıştır. Bu durumda insan en kötü dönemini geçirir; bazen kendisini intihara ve cinnete sürükleyen düşünsel ve ruhsal buhranlarla baş başa kalır. Fakat aynı zamanda bütün bunlar -bu hastalıklar bile- onun ergenliğinin bir işaretidir. Onun, bedensel ve ruhsal ergenliğinin eşiğine varmakta olduğunun işaretidir.
Ali Şeriati / Kendini Devrimci Yetiştirmek
(syf: 32-33)
*
Nedeni ne olabilir bu tutukluğun El-İlah? Noluyor bana. Neden tek bir şey yapmak istemiyorum. Kitap dahi okuyamıyorum. Film izleyemiyorum. Gün zayi ediyorum. Yine tek öğüne düştü yemek yemek. Yürüyüş yapasım bile yok. Doktora peş peşe şikâyet sayar üslubum, iyice karakter kazandı. 23 yaşında bu gidişle hep ergen kalacak biri mi olacağım? Neden içinde bulunduğum ve karar vermek zorunda olduğum şeyler hep bir şekilde etki edecek gelecekteki –yaşarsam- hayatıma?
Gerçekten ne istiyorum ben El-İlah? Senin yüzünden! Yine, hep, senin yüzünden. Yine ıstırabım senin yüzünden. Şüphe kusuyorum ama geçmiyor bulantım. Ruhumdaki acı tat hep aynı. Var oldum, yaşıyorum, insanım, tamam. Başlangıç noktası burası ama gerisi? Hakikati mi isteyeyim, huzur’umu? Hakikati istiyorum, hakikati istiyorum! Zavallı bedenim, sinirlerim, dokularım kavrayamasa da gerçeği istiyorum. Duramıyorum, duramıyorum. Ağlamak istiyorum, zırlamak. Dayanamıyorum.
Bir düzene tabi mi olayım? Su'yu yolunu bulması için, bir yatağa teslim mi edeyim? Huzur ümidine mi sığınayım? Anne mi olayım, bebek bokları için çocuk bezi mi alayım? Ah, ne kötü kelimeler. Kutsal anne, pardon ‘ana’lık. Ama ben hala bebek değil miyim. Doğursam geçer mi?
Huzur mu hakikat mi, huzur mu hakikat mi? Seç bebeğim. Seçmek
dışında ne tavrı var insanın? Önüne gelir, fazlalanır, seçersin. Bazen ihtimal yoksulu
olursun o başka. Razı olmak olur o. Razı olan şükreder. Şükretmezsem nankörüm.
Dershanelerden nefret ettim, bir kez daha. Para kazanmaya
muhtacım, yaşıyorum. Bedenimi yaşlandırmak için yaşıyorum. Yanaklarım düşecek,
sarkacak. Amaç istedim, 1 tanecik amaç istedim. Kavramak istedim. Okuduğumu
bile anlamıyorum, aptalım. Bir sayfayı bitirecek sabrım yok. İleri almadan
izlediğim tek bir film yok. Son’u mu
merak ediyorum? Ya da dikkatimi bir filme veremeyecek kadar mı aptallaştım? Şşş. Yılan kadın sesi. Üste çıkan kadın sesi. Zulmeden kadın sesi. Bebek sesi. Anne sesi. Kuş sesi. Su sesi. Çiş sesi.
Adın bile El-İlah.. Bu adı nasıl derim, artık nasıl derim. Yıldırım hızı ve hala unuttuğum rekât sayılarında kalsa da Huzur’a mı sığınayım.
...
Geçti, biraz.
*
Bu yazıları yazdıktan bir iki saat sonra gözlerim karardı, başım döndü. Anneciğimin çiçekleri üzerine düştüm. Güzelim ve açmış 3 küçük menekşeyi kırdım. Anneciğim ve babacığımın yanına gittim, "bana bir şeyler oluyor" dedim, üzerimde ağladı annem, babam yatağıma yatırdı.
İnsan kendine çok iyi bakmalı güzel insanlar. Çok iyi. İnsan kendine zulmetmemeli.
*
Bu yazıları yazdıktan bir iki saat sonra gözlerim karardı, başım döndü. Anneciğimin çiçekleri üzerine düştüm. Güzelim ve açmış 3 küçük menekşeyi kırdım. Anneciğim ve babacığımın yanına gittim, "bana bir şeyler oluyor" dedim, üzerimde ağladı annem, babam yatağıma yatırdı.
İnsan kendine çok iyi bakmalı güzel insanlar. Çok iyi. İnsan kendine zulmetmemeli.
6 yorum:
ihtimal ki doğursanız geçer; ancak geçmezse o vakit olmuş demektir.
Yazınca geçer bazen =)
"Huzur ümidi" bak bunu nasıl sevdim! =)Ve sığın o ümide; teslim olmadan, sığın.
adsız;
aklıma peyami safa'nın şu sözünü getirdiniz.
"kadının ebediyeti zekasında değil, rahmindedir. yeni kadın, yaratıcılığın merkezini şaşırmıştır."
katılmasam da.
nefes;
yazmak aynen kusmak gibi bazen, rahatlatıyor. evet :)
mızmızlık etmeyi seviyorum sanırım ben ama bu mızmızlığın Yaratıcı'ya şüphe ve kurallarıyla ilgili olması sadece, durumu çözümsüz bırakıyor, diğer nedenler değil.
mezkur adsız,
tevafuklar..
mezkur adsız;
ne güzel.
Yorum Gönder