Ağustos 27, 2013

Zeyn Kitaplar / Elif Şafak, Mahrem

Üzerindeki isim soyisim, alındığı yer ve zamana bakılırsa 19 Aralık 2009’ta alınmış, ne zaman okunmuş acaba. Muhtemel ki üniversite ilk sınıfta. Belki sırf popüş diye ama Elif Şafak kitaplarını okuduğumu ve beğendiğimi söyleyemem. Bu kitabı hariç. Çünkü göz üzerine muhteşem bu romanı keşf’i sever biri nasıl sevmez.

Eklenesi başka çizik kitaplar da vardı ama bunun eklenmesi mucip oldu.
*

33 / Dediğine göre ayın aydınlık yüzü, sevilmemekten korkarmış en çok, bir de ağlarken tek başına olmaktan.

35 / Keramet Mumi Keşke Memiş Efendi bilirdi ki, kadınlar birbirlerinin akislerinde çirkinleşirdi.

42 / Hem insanları şaşırtmaya bayılır; hem de şaşırmayacak işlere şaşırdıkları için onlardan soğurdu.

47 / İnsanın canı neresinden acırsa, kalbi orada atardı.
48 / Kadınların, kendilerinden daha çirkin kadınlar görmekten içten içe pek hoşlandıklarının farkındaydı.

76 / Ama bence öğrencilerin işini bu kadar zorlaştıran şey, Bece’nin duruşundaki geçicilikten çok gözlerindeki acayiplikti.

81 / Çünkü bensizken neler yaptığını görmek, bensizliğine baskın yapmak istiyordum.
82 / Zırh: içtekini dışarının bakışlarından saklayamazsa, daha çabuk yenilir insan ve daha kolay öldürülür savaş meydanlarında.

83 / Zaten yeryüzündeki günahların en iyi seyredildiği yer gökyüzü olmuş daima.
86 / Zühre: …neyse ki zühre yıldızı varmış göğün üçüncü katında. Halen âşık olup olmadıklarını ve eğer âşıklarsa kime âşık olduklarını hatırlamayanlar, göğün üçüncü katına çıkıp, zühre yıldızının elindeki aşk aynasına bakarlarmış. Baktıklarında gördükleri yüz, âşık oldukları kişinin yüzü olurmuş.

98 / Belli ki çok utanacaktı, eğer hali olsaydı utanmaya.
99 / …her şeyi ciddiye alan, her mevzuya uzun uzun kafa yoran; insanların hikâyelerini tahmin, dolayısıyla da zayıflıklarını tespit etmekte hiç zorluk çekmeyen ve tanıştığı, tanıdığı herkesin karşısında cüssesinden umulmayacak bir iktidar kurmayı başarabilen be-ce’nin, en sefil, en rezil hallerini görmek doğrusu pek hoştu.

107 / Kimseye kin tuttuğu yoktu. Sadece… umursamıyordu; hiçbir şeyi umursamıyordu. Artık her şeyi yapabileceğini hissediyordu. Mademki her şeyi yapabilirdi, en iyisi hiçbir şey yapmamaktı.
111 / Uğraşmaya değecek bir meşgale istemişti; öyle hep alıştığı üzere kolayca kotarıp bir kenara kaldıramayacağı, belki de hiçbir zaman tam olarak kotaramayacağı, hevesini alamayacağı meşgale.

112 / Erkeklerin, güzel kadın görmekten ne denli hoşlandıklarının farkındaydı.
117* / Bazen böyle olur diyordu başucundaki kandil. Bazen biri çıkar karşına. Bilirsin ki, onun karşısında zayıfsın. Bir hamur parçasısın. Alsın seni, dilediğince yoğursun oynasın.

135 / Ölümü anlamsızlaştırıyordu La Belle Anabelle, bilmeden, istemeden.
136 / Çektiğini itiyordu bu yüz; ittiğinin fazla uzaklaşmasına müsaade etmeden.

141 / Âşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki âşık olunan hep uzaktadır.
143 / Hece hece heyecanlanmasını seviyordum.

145 / Halüsinasyon: göremediklerini görebilmek için insanlar binlerce yıl boyunca yalanı altınmantardan içki damıtıp içmişler. Sonra… görebileceklerinden korkmaya başlamışlar.
150 : Hançer!

161 / Sanki bunaldıkça, uykuya sığınıyordu.
161 / Hafızamızın takıntılı mekânları vardır. Rüyalarımızda, bilmeden, geçmiş hayatlarımızın, yarım kalmışlıklarımızın mekânlarına gidip gidip geliriz.

163 / Gözleri o kadar tuhaftı ki…
164 / Ve cüsselerimizin kalıpları ne olursa olsun, su gibi akışkan, su kadar değişkendik birbirimizin gözünde.

167* / Maske: yüzü olduğundan farklı gösteren yüz.
171 / Varmaya değil, gitmeye gitmek…

198 / Çocukluğun arka bahçesi vişne ekşisi tadındadır.
204 / Aslında galiba be-ce’yi gördüğüm an, onu bir daha görememekten korkmuştum.

205 / Biliyor musun, belki de en derin yaraları gözlerden alıyoruz.
208 / Ne zaman bir insanı merak etsem, onu ait olduğu kareden kopartıp, en olmadık görüntüye yerleştirmeye çalışırım. … İnsan ait olduğu resimde ya güçlü ya zayıf, ya çirkin ya güzel, ya biricik ya sıradandır. Ama ait olmadığı bir resmin içinde sıfatlarını kaybediverir.

210/ Sevgilerinin içine merhamet karıştığını görmek istemiyordum.
211* / Demek ki keşfini tamamlayana kadar benimle birlikte olmaya devam edecekti. Sonra… her zaman yaptığı gibi, bir kez kullandığı malzemeye bir daha dönüp bakmayacak, benden de çarçabuk bıkacaktı.

212 / Oysa aşk dedikleri, solup kurumaya mahkûmdur, bir sebebi olduğu andan itibaren.
220 / Sonsuzdu zaman, sınırsızdı mekân. Elbet eriyecekti bir gün; eriyip yeniden katılaşacak, katılaşıp yeniden eriyecekti. Nasıl olsa başka bir zamanda, çok çok sonra ya da pek yakında ve bir başka mekânda, çok çok uzakta ya da hemen burada, bir daha dönecekti bu dünyaya. Yeni bir isim, yeni bir meşgaleyle.

222 / Veda: söylesene, insan terk ettiği şeye neden dönüp bakar son bir defa?
225 / Anlar ki, her daim kendi sonunun peşi sıra gider zaman.

6 yorum:

zeze dedi ki...

elif şafak'tan ilk okuduğum ve en sevdiğim kitabıdır. ikinci sıraya da "Araf" ı koyuyorum.

Adsız dedi ki...

47, 82*, 99*, 107, 111, 117*, 136, 145, 150*, 171*, 208, 210, 211*, 222, 225* ...

208 ve 210 ise biraz garip! Katılmıyorum ama, sanırım anlıyorum...

Güzel'ce c.c...

Zeynep Merdan dedi ki...

zeze;

Araf'ı okumadım, sanırım isminden kaybediyor biraz.

Zeynep Merdan dedi ki...

az uz;

numaralarınıza göz attım ama seçilenlerden seçmişsiniz siz, kitabı okursanız eminim ilginizi çeken başka numalaralar hatta yıldızlılar olur.

Adsız dedi ki...

Eğer nasip olursa diye bir gün, 'korku ve titreme'yi aklımın bir köşesinde tutuyorum...

Seçtiklerinizden seçmek! Kusura bakmayın, ikinci kez düştüğüm bir hata...

Zeynep Merdan dedi ki...

Kierkegaard? onu hala bitirmedim ama sonsuz büyüklükte sabrım var onun için.

anlamadım?